Doğanın uyanışını simgeleyen ve doğal dengenin önemini savunan sürdürülebilir bir işbirliği koleksiyonuyla yazı karşılamak çok anlamlı. Yok olmaya yüz tutmuş arıların ve polenlerin büyülü dünyasından ilham alan ve bu farkındalıkla hazırlanan 21 parçalık Lug Von Siga x DeFacto işbirliği koleksiyonu, hem tasarımlarının güzelliği, hem doğa dostu kumaşları, hem de içerdiği sosyal sorumluluk ayağıyla dikkat çekiyor, bir hayat döngüsü hikayesi anlatıyor. İşbirliğinin nasıl doğup şekillendiğini, nasıl bir koleksiyon yarattığını Gül Ağış ile konuşuyoruz.
DeFacto ile ilham verici bir iş birliğine imza attınız. Lug Von Siga ile DeFacto’yu ortak bir koleksiyonda birleştirme fikri nasıl, ne zaman doğdu?
Aslında bu bizim DeFacto ile ikinci iş birliğimiz. İlk olarak 2016 yılında bir araya gelmiştik ve bu tarz marka/tasarımcı işbirliklerinin ilk örneklerinden biri olduğumuzu söyleyebilirim. Her iki marka da birbirini tanıdığından ikinci kez bir araya gelişimiz organik gelişti.
Tasarım sürecinden kısaca bahsedebilir misiniz? Lug Von Siga DNA’sıyla markının zarif, zamansız, işlemeli tasarımlarıyla DeFacto’nun sportif kimliğinin iç içe geçmesi nasıl oldu? Nasıl bir mesaj veriyorsunuz bu iş birliğiyle?
Lug Von Siga’nın DNA’sında bulunan güçlü hikaye anlatımını ve sürdürülebilirliğe verdiği önemi DeFacto’nun genç, enerjik ve renkli dünyasıyla buluşturma fikri her iki tarafı da heyecanlandırdı. Bu işbirliğinin; hem sürdürülebilir kıyafetlerin geniş kitlelere ulaşması, hem de hızlı hazır giyim sektöründe sürdürülebilir üretimin nasıl olacağı konusunda çok değerli mesajlar verdiğini düşünüyorum.
Koleksiyonda; yok olmaya yüz tutmuş arıların ve polenlerin dünyasından ilham alarak hazırlanan tasarımlar, çiçek baskılı motifler ve el işçiliğiyle işlenmiş polenleri simgeleyen boncuklar dikkat çekiyor. Sürdürülebilirlik ve yaşam döngüsünü esas alan bir işbirliği olduğu anlaşılıyor. Kısaca anlatır mısınız?
Hem Lug Von Siga’nın kimliğini, hem de bu işbirliğinin temelini oluşturan sürdürülebilirlik ilkesinin altını çizmekbizim için öncelikli. Koleksiyonumuz, doğada arıların sürdürülebilirlikte ne denli önemli bir görev üstlendiklerinin ve onlar olmadan tüm çiçek ve polenlerin yok olmaya maruz kaldığı gerçeğinin altını çiziyor. Koleksiyonda yer alan el işi boncuklar çiçek polenlerini sembolize ederken arı nakışlar aralarındaki büyülü uyumu resmediyor. Koleksiyondaki çiçek desenleri ve bordürler, doğanın nizamını, ilkbahar ve yaz mevsiminin renk cümbüşünü yansıtıyor.
“
“Elbise ağırlıklı bir koleksiyon”
Gül Ağış işbirliği koleksiyonuyla ilgili çeşitli bilgiler paylaşıyor:
• Koleksiyon aksesuarlarla birlikte 21 parçadan oluşuyor.
• Koleksiyonun ilk çıkışı “flower market” ile oldu. Çiçeklerden yola çıktığımız koleksiyonda doğal kumaşlar sürdürülebilirlikle birleşti. Desen karmalarının bulunduğu elbise ağırlıklı bir koleksiyon hazırlandı.
• Arı nakışları, tişörtlerin yakasındaki ve çantadaki arı nakışıyla birleştirilerek arıların, hayat döngüsü üzerindeki önemine vurgu yapıldı ve hikaye güçlendirildi.
• Koleksiyonun büyük çoğunluğunda sürdürülebilir kumaşlar kullanılırken terlikler ve çantalar zeytin derisinden yapıldı.
Antakya’daki kadınlar koleksiyona nasıl destek verdi? Bu işbirliğiyle istihdama da katkıda bulundunuz. Koleksiyonun üretiminde sürdürülebilir malzemeler kullandık, tasarımlardaki el işçiliğini ise Antakya’daki kadınlar üstlendi. Böylece istihdam sağlama konusunda DeFacto ile sosyal bir sorumluluk paylaştık. Sürdürülebilirlik 360 derecelik bir süreci içermekte; doğal lifli kumaşlar kullanmanın yanı sıra üretim ayağında da geleneksel motifleri coğrafyalarında üreten insanlarla çalışmak bu sürecin bir parçası.
Sürdürülebilir malzemeler arasında hangi materyaller dikkat çekiyor?
Koleksiyonun bir kısmında sürdürülebilir kumaşlarla tasarlanan parçalar ve zeytin derisinden üretilen vegan aksesuarlar yer alıyor. El işi boncuklar ve nakışlar ise Antakyalı zanaatkar kadınlarımızın emeklerinin bir parçası.
Dünyada ve Türkiye’de de yüksek moda markaların ve tasarımcıların hızlı moda markalarıyla yan yana geldiklerine ve güzel işbirliklerine imza attıklarına şahit oluyoruz. Bu işbirliği koleksiyonlarını nasıl yorumluyorsunuz?
Tasarımcı markasını daha geniş kitlelere ulaştırmak adına bu tarz işbirliklerinin gücüne inanıyorum. Dolayısıyla Lug Von Siga olarak dönem dönem farklı markalarla yan yana geliyoruz. Böyle değerli işbirlikleri hem tasarımcıya, hem de işbirliği yapılan markaya çok faydalı etkileşimler sağlıyor. Ayrıca moda dünyasına katma değeri yüksek projelerle katkıda bulunmak sektör için güzel bir örnek teşkil ediyor. Bu işbirliğiyle “affordable designer” tanımına hizmet ettiğimi düşünüyorum.
DeFacto CPO’su Sinem Çolakoğlu, İşbirliğinin Defacto Ayağını Anlatıyor:
“Eko sisteme duyarlı üretim yapmak, dünyayı ve doğal kaynakları korumak, insana değer katmak, toplumsal konulara duyarlı olmak ve şeffaf bir duruş sergilemek DeFacto olarak kuruluş felsefemizde yer alıyor. Sürdürülebilirliği gerek toplumsal, gerekse çevre odaklı çalışmalarımızla destekliyoruz.
Koleksiyonlarımızda sertifikalı Lenzing™, Ecovero™ Viscose, European Flax™ keten, geri dönüştürülmüş elyaflar gibi daha az su tükettiği sertifikalandırılmış malzemeler kullanıyoruz. Bitki atıklarının özleri ve doğal etkenlerle ortaya çıkan killerden üretilen, doğal renklerle boyanmış “ficus” koleksiyonlarımızla yüzde 88 su tasarrufu sağlayarak geleceği ve doğayı korumayı amaçlıyoruz.
Lug Von Siga x DeFacto işbirliği koleksiyonunun bir kısmında sürdürülebilir kumaşlarla tasarlanan parçalar ve zeytin derisinden üretilen vegan aksesuarlar var. Ekosistemimizin en önemli canlılarından biri olan arılardan ve çiçeklerin zarafetinden yola çıkarak hazırlanan ve sürdürülebilir ürünler içeren bu koleksiyon iklim değişikliğiyle mücadelemizi ve el emeğini destekliyor. Lug Von Siga x DeFacto ile zamansız, özgün ve romantik bir koleksiyon sunuyoruz.
DeFacto olarak tasarımcı markalarıyla işbirliği yaparak modayı demokratikleştirmeyi, her kesime ulaştırmayı amaçlıyoruz. Lug Von Siga’nın uluslararası başarılarını daima hayranlık ve gururla takip ediyorum. Gül Ağış ile ikinci kez bir araya geldik ve çok verimli bir projeye imza attık.”
Yazı: Selin Miloşyan
ELLE Haziran 2024 sayısından alınmıştır.