Nişantaşı’nın hiç alışık olmadığımız ıssız sokaklarını geride bırakıp genç sanatçı Pınar Birim’in, içimizdeki yalnızlık ve paranoya duygusuna iyi gelen rengarenk ev atölyesine giriyoruz. Güneşin fazlasıyla cömert davrandığı, tuvallerden bizlere muzipçe bakan çocuksu yüzlerin, tuhaf hayvan figürlerinin ve sıra dışı maskelerin gün ışığıyla daha da aydınlandığı bu evde sakinlik, umut ve sevgi var. Sanat ve renk, korona günlerinde çekim yapan bizlere kesinlikle iyi geliyor. Birim’in “Evimde çok huzurluyum. Başka bir yerde çalışmak zor geliyor. Hayalim dünyayı gezerek her ülkede bir duvar boyamak” diye anlatmaya başlaması boşuna değil.
Kendini “Hayatta fayda sağlamaya, bazı farkındalıklar yaratmaya çalışan bunu da sanat ve sevgi yoluyla yapmaya çaba gösteren bir anne” olarak tanımlayan Birim’in profesyonel yolculuğu Mimar Sinan Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünde başlıyor: “Tasarım hayatım, hem üniversitede eğitmen olarak hem de profesyonel anlamda markalarla ve ajanslarla çalışarak devam ediyor. Sanat ise tasarımdan çok ayrıştıramadığım ama daha özgür olup kendimi ifade ettiğim anlar benim için. Kimse beğensin diye yapmıyorum. Kimse beğeniyor mu bilmiyorum zaten. Asıl amacım, anlarımı ifade edebilmem; o an dinlediğim müziğin sözleri, o anki ruh halim, o anki benliğim, hepsi resimlerime yansıyabiliyor.”
Doğal ruh hali sadece çizimlerine değil giyimine de yansıyor. Rahat bir stile sahip olan Pınar Birim’in Levi’s jean’inin üzerine giydiği Nefes Istanbul gömleğinin iç içe geçen desenleri bana fırça darbelerini anımsatıyor. Sanki oturup çizim yapmaya başlayacakmış izlenimi verse de modellikte de kesinlikle iyi olduğunu söyleyebilirim. Kanıtı fotoğraflarda... Yoga eğitmenliğinin ona kattığı güzel fiziği ve esnek vücuduyla straples Zadig&Voltaire elbiseyi de resim yaparken giydiği Urban Outfitters tulumu da zarifçe taşıyor. Ve hayatındaki her şeyi, resmi, yogayı ve anneliği sadece “nefes alarak” dengeliyor, sığdırıyor anlara...
SANAT VE SOKAK
“Çizmek kendimi bildim bileli ifade biçimim oldu” diye başlıyor söze. “Lisede kendi müzik grubumun posterlerini tasarlardım. Şu an bu süreç benim bir ‘olma halim’ gibi. Belirli bir tempoda ya da ritüelde yapmıyorum. Yapıveriyorum. Bilmiyorum transa geçiyorum sanıyorum o an.” Çizimlerinde kesinlikle bir çocuksuluk, saflık, muziplik ve gizem var. Birim’in doğal ve karmaşık formlarında o “yapıveriyorum”u, o hazırlıksızlığı fark etmek mümkün: “Çocukların özgürlüğüne sahip olabilmeyi çok isterdim. Onların renkleri ve figürlerine, kendilerini ifade şekillerine hayranım. İnanılmaz bir hayal dünyaları var. Onlardan kopya çekiyorum bile denebilir.”
Sanatta sokağın gücüne inanıyor: “Sokak bence bu işin özü olmalı. Galeriler ve müzeler eserleri korumak, arşivlemek ve büyük kitlelere aktarmak anlamında çok önemli rol oynuyor ama bunu artık sosyal medya da yapıyor. Bir sokak sanatının paylaşımı milyonlara dokunabiliyor bu sayede. Sokaktaki sanat provokatif, politik ve devrimci.” İçinde bu lunduğu sokak sanatı projesiyle de bu fikrini destekliyor: “Mardin’de Şahmeran projesindeki sanatçılardan biriyim. Bu bir kamusal sanat projesi. Ayla Turan’ın tasarladığı ve 25 sanatçının yorumladığı heykeller Mardin’de sokaklarda sergilenecek. İnsanların sokağa çıkmayıp toplanmadığı şu zamanlarda online sergi yapmanın da iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.”
MODA VE STİL
“İnsanların kendi stilleri olması çok hoşuma gidiyor. Herkes tarzını bulmalı, sadece moda oldu diye bir şeyi giymek yakışmıyorsa, giyilmemeli. Kadın ya da erkek fark etmez herkes kendine bakmalı, dışarıya olan saygısını bence bu şekilde ifade etmeli” diye devam ediyor. Pınar Birim’e baktığınızda, kırmızı rujuyla tamamladığı seksi Stella McCartney tulumunu da jean ve converse’lerini de, resim yaparken giyindiği beyaz tulumu da çok güzel taşıdığını, farklı stilleri kendine yakıştırdığını görüyor, modayı ve giyinmeyi sevdiğini fark ediyorsunuz: “Zadig&Voltaire en beğendiğim markalardan. COS’un sadeliği hoşuma gidiyor. Zara’dan temel parçalar satın alıyorum. Acne Studios çok cool ama biraz pahalı.” Zamansız moda ikonu, Vivienne Westwood.
YOGA VE ESNEK BİR ZİHİN
Yoga hayatında önemli bir yer tutuyor. Hayal gücünü ve yaratıcılığını beslediğine, onu tekdüzelikten kurtardığına inandığı yogayı fiziksel hareketlerden öte kişinin vizyonunu belirleyen bir felsefe olarak algılıyor: “Yoga sadece matın üzerinde yapılan fiziksel aktivite anlamına gelmiyor, bir hayat biçimi, hayatın olması gereken şekli ve aslı, çok daha derin. Yoga için esnek bir bedenden öte esnek bir zihin gerekiyor. O sebeple resim çizerken de yemek yaparken de bulaşık yıkarken de ben aynı farkındalıkla hareket ediyorum. Korkularımızdan da, zihnimizdeki illüzyonlardan da yoga sayesinde kurtulabiliriz ki bu da bizi özgürlüğe götürür.”
GÜZELLİK, BAKIM VE BESLENME
“İçten gelen güzelliği anlatan bir kelime yok. O yüzden de tasviri zor. ‘Ruh’ diyebilirim bence güzellik. İçinden gelen neyse o dışarı yansıyor. Ne hissediyor ve yaşıyorsan içinde, dışındaki de fiziksel ölçüde paralel oluyor.” Pınar Birim sadece doğal ve sıcak tavırlarıyla değil, çizimlerinde dikkat çeken o sıcaklık ve samimiyetle, neşeyle de ruhunu ele veriyor.
Mutluluğu da dışarıda değil içinde araması tesadüf değil: “Mutluluğu dışarda ya da başkasında değil kendimizde bulduğumuz an gerçek mutluluğa erişiyoruz. Çünkü o zaman sonsuz oluyor.”
Güzellik ritüelleri ise şöyle: “Sabahları erken kalkmaya çalışırım. Normalde yoga ya da yürüyüşle güne başlasam da bu ara Tibet’in Gençlik Pınarı kitabındaki 5 pozu yapıyorum. Ve mutlaka çakralarımı dengeliyorum. Kendime reiki veriyorum. Düzenli hamama giderim, herhangi bir cilt bakımı ürünü kullanmıyorum sadece hindistancevizi yağını ara ara cildime sürüyorum. Salatalık kabuğu, aloe vera gibi doğal ürünleri de tavsiye ederim. Alkol tüketmemeye dikkat ediyor, çok çeşitli besleniyorum. Canımın istediğini yiyorum ama az aralıkla ve en fazla günde iki öğün şeklinde yaşıyorum. Öğünler arasında altı saat tutmaya çalışıyorum. Sindirim sistemi bedeni en çok yoran ve yaşlandıran organlarımızdan oluşuyor. Az ve kolay sindirilen gıdalar bizi hem enerjik hem de genç kılıyor.”
SEYAHAT VE HAYALLER
“Çok seyahat ederim pek şehirde duramam. Doğa ve dağ delisiyim. Minimum eşya taşırım ama kışları sıcak su torbasız gezmem. Ve elbette yoga matım da beni her daim takip eder. Hayaller biter mi? En büyük hayalim doğanın içinde sevdiğim insanla yaşamak. Çocuklarımı toprağa basarak hayvanlar ve doğanın içinde büyütmek istiyorum.”
“Takı ve incik boncuk severim, bolca alırım bolca kaybederim. Peru’dan aldığım gümüş yüzüklerim vazgeçemediklerimden. 108 boncuklu meditasyon kolyelerimi de aksesuar olarak kullanıyorum. Aile yadigarı bazı takılarım var onları çok özel günlerde takarım onun dışında mücevher kullanmayı sevmiyorum.”
Kurumsal kimliği, tasarımı ve üzerindeki çizimleri kendisine ait magnolistanbul
(@magnolistanbul) fularları çok şık.