Ayşe Arman

Onu sadece yazılarını okuyarak tanımak zor. İşte karşınızda Ayşe Arman.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 24 Şubat 2013
Ayşe Arman
ELLE: Ayşe Arman sansasyonu seven bir kadın mı, yoksa bu, işinin önemli bir parçası mı?


AYŞE ARMAN: Ayşe Arman sansasyondan hoşlanmayan ama yaptığı işlerin konuşulmasından hoşlanan bir gazeteci. İnsanın kendinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmesi de çok komik oluyormuş!



ELLE:
Türkiye'de kadın gazeteci olmanın zorlukları var mı?


A.A.: Olmaz mı Işıncım? Elbette var. Bizimki gibi az gelişmiş ülkelerde kadın olmak, başlı başına bir zorluk, meslek filan fark etmiyor. Kadınsan: 1- Daha az para kazanıyorsun. 2- Erkekler kadar ciddiye alınmıyorsun. 3- Belli bir yere kadar yükselebiliyorsun. 4- Erken emekli ediliyorsun. Çok sinir yani!



ELLE:
Kadının güzelliği, iş hayatında artı mı, eksi mi?


A.A.: Başka meslekleri bilemem, bizim meslekte kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz, iyi iş getirmedin mi yoksun! Ya da şöyle; bir süre hoşluğunla, güzelliğinle idare edersin ama sonra “Hadi canım, güle güle!” derler. Ama genel olarak soruyorsan, tabii ki güzellik bir artı. Dergine, eşitimleri üç aşağı beş yukarı benzer iki kişi başvurdu diyelim, biri daha hoş, daha bakımlı, daha güzel gülüyor. Hangisini tercih edersin?



ELLE:
Kendini bir gazeteci olarak ispatlamak zorunda kaldın mı?


A.A.: Deli misin? Hep ispatlamak zorundasın. Hep sınavdasın. Bitmez. “Ben oldum!” yok. Geçmişe sığınmak da yok. Ölene kadar çalışmaya devam. ~


ELLE: Bu tür endişeler yaşıyorsun yani...


A.A.: Yaşamaz mıyım? Yazdığım hiçbir yazı içime sinmez. Bir gün de “Ay ne şahane yazdım!” demem, “Keşke bir daha yazsaydım” ya da “Keşke sonunu şöyle başlasaydım...” Sado mazo bir durum var işimle aramda.



ELLE:
Mercek altında tutulup, her kelimenin insanlar tarafından tek tek didik didik edilmesiyle nasıl baş ediyorsun?


A.A.: İşi yaparken o kadar çok kendimi sorgulamış, hırpalamış, üzerine kafa patlatmış oluyorum ki, iş elimden çıktıktan sonra benim değil artık. İlgim kalmıyor, o yüzden insanların yorumları da umurumda olmuyor. İnsanlar genellikle başka bir Ayşe Arman'dan bahsedi­yorlar, onların söz ettiği ben değilim.



ELLE:
Var mı böyle bir fark?


A.A.: E var tabii. Onların kafalarında yarattığı kadın, iç çamaşırı giymeden işe gidiyor. Ben giyiyorum valla! Onu, eli kırbaçlı biri olarak hayal edenler bile var. İnsanların, seninle ilgili kafalarında yarattıkları şeye karışamazsın ki!



ELLE:
Kızmıyor musun?   


A.A.: Yok canım. Beni Türkiye'nin en seksi ikinci kadını da seçtiler, öyle miyim? Değilim.



ELLE:
Eleştirilme korkusuyla yazmaktan vazgeçtiğin herhangi bir şey oldu mu?


A.A.:
Hiç olmadı. Ben canım ne istiyorsa yazıyorum valla. Bizim meslekte cesaret olmadan hiçbir şey olmaz.~


ELLE: Çalışkanlığın dillere destan ve hayatının her anı planlı programlı...


A.A.:  Başka türlü, iki ülkede yaşayarak bu işleri çıkaramam. Kutularımla yaşıyorum. Beyaz defterlerim var, her gün için bir kutu çiziyorum, haftalık programlar yapıyorum. Yazılar, röportajlar, Alya'nın aktiviteleri, gitmesi gereken doğum günleri, unutmamam gerekenler, yapılması icap edenler... 



ELLE:
Hayatında iş olmadan yaşayabilir misin?


A.A.: Zannetmiyorum. 18 yaşından beri çalışıyorum. Benim kafamı yormam, meşgul etmem, yeni şeyler öğrenmem ve üretmem lazım. Çalışmazsam, boğulurum. Kendi çamurumda üstelik!



ELLE:
Yazmaktan hoşlandığın ve Türkiye'de  tabu olan bir konu seks. Çok okunduğu için mi, ilgini çektiği için mi bu kadar irdeliyorsun?


A.A.: Seksi seviyorum ben, o yüzden seksle ilgili şeyler okumak ve yazmak ilgimi çekiyor. Bir de nasıl bir şeyse, hayatımızı ya güzelleştiriyor, ya mahvediyor. Hepimizin kafasını bu kadar meşgul eden bir meseleyi niye irdelemeyeyim?



ELLE:
Evlilik seks hayatını baltalıyor mu? Evli çiftler aldatmaya meyilli mi?


A.A.: Bu işler genellemeye gelmiyor. Aldatana da, aldatmayana da binlerce örnek bulunabilir. Benim esas karşı olduğum, insanları yargılamak. Yapılması gereken, onları anlamaya çalışmak. Bir de tabii evlilik seksin içine ediyor; burası kesin.~


ELLE: Senin herhangi bir taktiğin var mı heyecanı ayakta tutabilmek adına?


A.A.: Seksten söz etmek...



ELLE:
Gerçekçi misin, romantik mi? Sonsuza kadar aynı adamla evli kalmak Fikrine nasıl bakıyorsun?


A.A.: Gerçekçi romantiğim! Eşer mutluysan, sonsuza kadar aynı adamla yaşarsın. Değilsen, mutlu olacağın adamı ararsın. Emin olduğum tek şey var, durduk yerde huzurunu bozmazsın.



ELLE:
Yazdığın yazılarla bir anlamda kendi analizini de yapıyor olabilir misin?


A.A.: Çok doğru. Analizimi değil, terapimi yapıyorum.



ELLE:
Neden bu kadar çok okunuyorsun?


A.A.: Çünkü okudukları aynı zamanda kendi hayatları...



ELLE:
Ailenden hiç tepki alıyor musun? “Bu da yazılır mı?” diye...


A.A.: Yoo hayır alıştılar. Babam vardı bazı yazılarımdan rahatsız olan, o da gitti, kızan kalmadı.



ELLE:
Ömer'den tepki alıyor musun?


A.A.: O da alıştı.



ELLE:
Yazılarına karışır mı?


A.A.: Bazen soruyorum, “Böyle bir şey yazdım, seni rahatsız eder mi? Bir okusana” diye...



ELLE:
Yazdığın bir yazı yüzünden kavga ettiğiniz veya bozuştuğunuz olur mu?


A.A.: Hayır. Çünkü Ömer her şeyden önemli. O istemezse yazmam. Onun istemediği bir şeyi yapmam.~


ELLE: Ömer senin için neyi ifade ediyor?


A.A.: Aşk, şans, tutku, heyecan...  



ELLE:
Hayatta gerçekten çekindiğin bir insan var mı?


A.A.: Evet Ömer. Onu incitmekten, kaybetmekten çok korkarım.



ELLE:
İki kez evlendin. İkisinde de düğün yapmadın. Sebep?


A.A.: Birincisinde adamın boynuna ben çöktüm. 30 oluyordum, evde kalma kompleksine kapılmıştım. O eşikten geçersem, güya her şey düzelecekti. Arjantin'de evlendik. Biraz da oyun gibiydi. Yürümedi tabii. Ömer'le olan evliğime gelince; teklif edince, eridim, öldüm, bittim!



ELLE:
Özgürlüğüne düşkün ve dizginlenmekten hoşlanmayan bir kadın olarak, sen bile kendini evlenmek zorunda mı hissettin, öyle mi?


A.A.: Ben, birincisinde öyle hissettim. Farkında değiliz ama böyle bir baskı var üzerimizde. Evlilik şart değil aslında, çocuk doğurmak da öyle.



ELLE:
E peki o zaman niye evlendin?


A.A.: Belki de Türkiye'de olsaydım, evlenmezdik, kim bilir. Hamileydim. Dubai'de evli olmadan çocuk doğuramıyorsun, evli olmadan aynı evde bile yaşayamıyorsun. Bunun üzerine Ömer evlenme teklif etti. Gerçekten istedi mi, durum öyle mi gerektirdi bilmiyorum, neyse ne, ama çok hoşuma gitti. Tabii ki aşık olduğun adamla evlenmek şahane bir şey. Ama kadınlar evlenmek zorunda mı? Değil. Evlenmeden çocuk yapabilirler mi? Tabii yapabilirler, hiç yapmayabilirler de. Herkesin kendi hayatı, herkesin kendi seçimi.~


ELLE: Çocuk sahibi olan kadınlar neden değişiyor?


A.A.:
Çocuk sahibi olan insanlar değişiyor aslında. Kadın erkek diye ayırmıyorum ben. Çünkü önlerine başka bir pencere açılıyor. Daha önce bilmedikleri hislerin, sevgilerin, korkuların, endişelerin, sevinçlerin, mutlulukların farkına varıyorlar. Müthiş bir sevgiyi ve müthiş bir kaybetme korkusunu aynı anda yaşıyorlar. Bütün anneler babalar böyle. Alya benim için bir evrimdi, tabii ki değiştim ve iyi ki değiştim. Büyüdüm. Onu tanırken, kendimi daha iyi tanıdım. Annelik, hepimize bahşedilmiş eşsiz bir fırsat. Ama her kadın bunu yaşaya­cak, yaşamalı diye bir şey yok. Ama “Yaşasalar iyi mi olur?” diyorsan... Evet iyi olur...



ELLE:
Çocukları olanlar neden sürekli çocuklarından bahseder?


A.A.: Çok haklısın. O kadar büyük bir aşk ki, ondan öyle oluyor. Ben mesela Ömer'den de bahsediyorum, sanırım Alya'lı yazılar kadar, sevgili'li yazılar da yazıyorum. Çünkü kendimi tutamıyorum. Aşk böyle bir şey, insanı borazana çeviriyor, bütün dünyaya ilan etmek istiyorsun. Ama haklısın, yeni çocuk sahibi olanlarda bir görgüsüzlük oluyor, bende de oldu, çeneme vurdu.



ELLE:
Senin evliliğinde Alya'dan sonra hangi dinamikler değişti?


A.A.: Alya bizi güçlendirdi. Daha çok bağlandık birbirimize. Ama bir çocuğun varlığının romantizmin içine ettiği de oluyor! Sadece bir erkeğin sevgilisi olmak başka, aynı anda birinin annesi de olmak başka. Evin içinde istediğin yerde bile sevişemez oluyorsun! Roller arttıkça, hayat hem güzelleşiyor, hem de zorlaşıyor. Ama yine de her şey elimizde; seksi, şehveti korumak da. Tabii yine de ben 8–10 yıllık bir tecrübeden söz ediyorum, 30 yıl aynı adamla evli olmak nasıl bir şey bilmiyorum. Ama bu adamı şimdilik o kadar çok seviyor ve arzuluyorum ki, bir ömür boyu böyle gidermiş gibi geliyor.~


ELLE: İşteki Ayşe'yle, evdeki Alya ve Ömer'in Ayşe'si arasında ne farklar var?


A:A.: “Ömer'in ve Alya'nın Ayşe”si gergin olmayan, komik, şeker, eşlenceli biri. İşteki daha farklı, Dubai uçağından indiğim anda “gazeteci Ayşe Arman” oluyorum, tepeden tırnağa öteki halime dönüşüyorum, kuaföre gidiyorum, saçlarım dax'lanıyor, dik dik oluyor, kılık kıyafetim değişiyor, Dubai'de kasaba gülü gibiyim, İstanbul'da tekrar şehirli kadın içimden çıkıyor, daha hızlı düşünüyorum, daha iddialı, daha hazır cevap, daha acımasız, daha sonuca odaklı, daha antipatik! Bu iki kadını da içimde taşımak hoşuma gidiyor. Ama sadece gazeteci olandan ibaret olmak istemezdim, çünkü çekilmezdim! Alya'ya biri bu yaz, “Aaa Ayşe Arman'ın kızımısın?” diye sormuş; Alya da “Yooo benim annem Ayşe Dormen!” demiş. Nereden bilsin tabii gazeteci kimliğimi.



ELLE:
Kendini sever misin?


A.A.: Evet, seviyorum kendimi. Ben bütün çelişkileri içimde barındırıyorum. Hem zekiyim, hem salak; özgüvenim hem tavan yapmış durumda, hem de bazen yerlerde sürünüyor; hem güçlüyüm, hem güçsüz; hem inanılmaz cesurum, hem de korkak.  Birçok kararımı gözümü kırpmadan alıyorum ama onaylanmaya da ihtiyacım var. Anlayacağın hep bir uçtan bir uca yuvarlanıyorum. Hepimiz böyleyiz de ben bunları kendime ve başklarına itiraf etmekten rahatsız olmuyorum.



ELLE:
Kendini eleştirir misin?


A.A.: Hem de nasıl. Oyarım kendimi...~


ELLE: Bu seni kamçılar mı, yaralar mı?


A.A.: İkisi de.



ELLE:
Evde nasıl bir ailesiniz?


A.A.: Birbirini seven, saçma sapan şeylere gülen, birlikte yemek pişiren, mutfağı rezil eden (!), Fllm seyredip televizyon karşısında sarılıp uyuyan, işe giderken babayı uğurlayan, gelince kapıya koşan...



ELLE:
Alya'yı okuluna sen mi bırakırsın?


A.A.: Evet. Buna çok önem veriyorum, bir sürü şey konuşuyoruz yolda, onu okuldan almaya da bayılıyorum, “Anneeee!” diye koşuyor, zannedersin 3 aydır görüşmemişiz, eğer okula güzel gitmişsem hava atıyor, “Bu da benim annem!” diyor, kulağıma “Ne güzel olmuşsun!” diye fısıldıyor.



ELLE:
İkinci bir çocuk planlıyor musunuz?


A.A.: Eğer aile kavgası çıkmasını istemiyorsan bu soruyu sen sormamış ol, ben de duymamış olayım! Ömer bu mevzunun açılmasını bile istemiyor.



ELLE:
En büyük idolün? Kimi örnek alırsın?


A.A.: Annemi. Tanıdığım en kendi gibi insan.



ELLE:
En büyük pişmanlığın?


A.A.: Bundan 8 ay önce, rüyamda, babamın öldüğünü gördüm ve ağlayarak uyandım. O sabah onun dışında herkese bu rüyayı anlattım. Anneme, ablama, arkadaşlarıma... Babam hariç herkese... Babam, o gün, öğleden sonra kalp krizi geçirip öldü. Hala merak ederim, beni onu aramaktan alıkoyan neydi? Aramızdaki mesafe mi? Birbirimizi tam olarak tanıyamadan gittiği için pişmanım.~


ELLE: En büyük başarın?


A.A.: Ömrümü deli gibi sevdiğim bir adamla geçiriyor olmam. Çok şanslıyım.



ELLE:
En büyük başarısızlığın?


A.A.: Televizyon yapmayı beceremedim. Bir türlü olmuyor, içime sinmiyor.



ELLE:
En sevdiğin özelliğin?


A.A.: Pozitifim. Kin tutmam. Her şeyi affederim. Uyumluyum. Ve çalışkanım. Ha bir de sevişgenim!



EL­LE:
En sevmediğin özelliğin?


A.A.: Kararsızım. Yaptığım her şeyden şüphe ederim. Röportajları 30 kere okurum, yine de içime sinmez. Benimki mükemmeliyetçilik değil, hastalık. Kendimden bu kadar şüphe duyuyor olmam, hiçbir şeyin üzerine yatamamayı da beraberinde getiriyor. Ben sanki mesleğe hep dün başlamışım gibi tedirginim.



ELLE:
Bir erkekte aradığın en önemli özellik?


A.A.: İyi kalpli olması. Dürüstlük. Sahicilik. Cesaret. Sadece kendini düşünen bir domuz olmaması, başkalarını da düşünmesi. Eğlenceli. Yeniliklere açık olması. Şefkatli ve şehvetli olması. Hem heyecan, hem huzur vermesi.



ELLE:
Bir kadında aradığın en önemli özellik?


A.A.: Aşağı yukarı aynısı. Sadece şehvetli olması gerekmiyor!



ELLE:
Yaşadığın en büyük acı?


A.A.: Babamın ölümü.~


ELLE: En çok kızdığın şey?


A.A.: Bir sürü şey beni delirtir. Ahmaklık, yavaşlık, yavşaklık, samimiyetsizlik, korkaklık, boşboğazlık, yeteneksizlik, ukalalık, kendini bir bok sanma...



ELLE:
Ne tahammül sınırlarını zorlar?


A.A.: İğrenç erkekler. Tacizciler, tecavüzcüler, hayvanları incitenler...



ELLE:
İnsanlar mı, hayvanlar mı?


A.A.: Çok zor bir seçim. İkisinden de vazgeçemem.



EL­LE:
Flim mi, kitap mı?


A.A.: Kitap.





ELLE: Tatil köyü mü, ıssız bir sahil mi?
A.A.:
Tabii ki ıssız bir sahil. Ve sevgili.



ELLE:
Gece kulübünde eğlenmek mi, bol sohbetli bir akşam yemeği mi?


A.A.: Kafamızın arkasındakileri konuşabildiğimiz bir akşam yemeği. Gece kulübüne sarhoş olduktan sonra gitmeyi seviyorum.



ELLE:
Türk dizileri mi, yabancı diziler mi?


A.A.: İkisi de değil. Kötü bir televizyon izleyicisiyim, dizi mizi izlemiyorum.



ELLE:
İsyan mı, itaat mi?


A.A.: İtaat ettiğim de olur ama esas olarak isyankarım.~


ELLE: Cici kız mı, asi kız mı?


A.A.: Hayatımın hiçbir döneminde cici kız olmadım. Mümkün değil olabilmem.



ELLE:
Harcamak mı, biriktirmek mi?


A.A.: Galiba artık biriktirmek. Büyüyorum. Ama anladın değil mi, para biriktirmekten söz etmiyorum.



ELLE:
Gitmek mi, kalmak mı?


A.A.: Hep gitmekten yana oldum ama şimdi kalmak istiyorum.



ELLE:
Baştan çıkarmak mı, çıkarılmak mı?


A.A.: Baştan çıkarırken baştan çıkarılmak...



ELLE:
Sevmek mi, sevilmek mi?


A.A.: Sevmek.



ELLE:
Bir çocuk mu, çok çocuk mu?


A.A.: Olana şükretmek!



ELLE:
En son gerçekten mutlu olduğun an?


A.A.: Ömer ve Alya ile birlikte bu sabah yatakta.



ELLE:
Bu röportajı yapıp yapmamak arasında kararsızlık yaşadın mı?


A.A.: Afrika'ya daha önce hiç gitmemiştim, merak ettiğim, acayip görmek istediğim bir yer, ELLE şahane bir dergi, fotoğraflarımı Nihat Odabaşı çekecek, kafa bir ekiple gidiyorum, tarihler uygun, Ömer, “Alya ile ben ilgilenirim, hadi git ve çabuk gel” demiş, niye kararsızlık yaşayayım? Kararsızlığı sonradan yaşadım. Çekim esnasında...~


ELLE: Niye?


A.A.: Ben zannettim ki, komik komik pozlar vereceğim. E pek öyle olmadı. Model gibi davranmamı istediler. “Gülme” dediler, “Objektife bakma” dediler, “Belini kır” dediler, “Kadın gibi bak” dediler, ben de “Hadi len!” dedim, kavga çıktı. Nihat'la birbirimize girdik, sonra barıştık. Tanıdığım en müthiş fotoğrafçı. Ama kolay lokma olmadığı kesin. Zaten o yüzden iyi. Ama kime anlatıyorum ki, sen zaten biliyorsun. Oradaydın, arayı bulmaya çalıştın.



ELLE:
Tekrar teklif gelse yine yapar mısın?


A.A.: Dalga mı geçiyorsun! Yapmam Işıncım. Bir daha moda sektörüyle işim olmaz. Beni aşıyor. Zaten sizden iyi dergi de yok. Bir kere yaptım. Açgözlülüğün de manası yok. Ben çekilmez bir kadınım. Kapak yapmak isteyen dergilere duyurulur. Herkesin her işine karışıyorum. Başına bela almak istemeyen benden uzak dursun!



ELLE:
Afrika seni heyecanlandırdı mı?


A.A.: Evet ya. Bir daha gitmek istiyorum. Tekrar o kampta kalmak, Richard ve Liz ile gece safarisine çıkmak istiyorum, ateş başında içki içmek, Ömer'le o çadırda sevişmek istiyorum. Aşık oldum Afrika'ya.



ELLE:
Bazı kadınlar Nihat'a poz vermek, psikoloğa gitmek gibi diyor...


A.A.: Benim çok sevdiğim biri Nihat. Özel bir yetenek. Acayip bir gözü var. İçindeki diğer kadınları da çıkarabiliyor. Bazen diyorum ki, “Keşke sen benim olsan, sadece benim için çalışsan...” “Evlenemeyeceğimize göre, sen evli olduğuna göre, beni evlat edin!” diyor, dalga geçiyor. Hatta televizyon programı yapacaktık birlikte, fakat sorun şu ki, birlikte iş yapmamız mümkün değilmiş, birbirimizi bıçaklarız. ~


ELLE: Bizimle eğlendin mi, sıkıldın mı?


A.A.: Depresyona girdim! Hepinizin ne kadar profesyonel olduğunu öğrendim. Gerçekten Türkiye'nin en iyi ekibisiniz. Ama sizinle bir daha çalışmam!



ELLE:
Moda dergilerini takip ediyor musun?


A.A.: Ben şık bir kadınım! Moda dergilerini bırak, modayı bile takip etmiyorum. GQ ve Vanity Fair'ciyim. Canımın istediğini giyerim. Bana yakıştığını düşündüğümü... Moda da vız gelir, tırıs gider. O yüzden bu kapak satmaz, sen ayvayı yedin Işın!






SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Kasım Sayısı Çıktı!

ELLE Kasım Sayısı Çıktı!

Kasım sayımızda, kapak kızı Elçin Sangu ile birlikte “Bedenime, Özgürlüğüme, Haklarıma Dokunamazsın” diyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.