Kariyerinin ta en başından beri Tuba Ünsal’ı izleyen, onun modellikten sinema, televizyon ve tiyatro oyunculuğuna, marka iş birliklerinden yapımcılığa uzanan başarılı hikayesini takip eden her insan on parmağında on marifeti olan bir kadın şeklinde tarif edebilir.
Kendi deyimiyle “müdanasız bir kadın” Tuba. “Çocukluğumdan beri kendime ait bir dünyam vardı ve o dünyada uğraşlarım oldu. Başkalarıyla, önümden giden insanların ne yaptığıyla çok da ilgilenmedim” derken o “uğraşları”, kimseye kendini beğendirme derdi olmadan, sadece kafasına koyduğu için, sadece kendisi böyle istediği ve doğru bildiği için yerine getirdiğini, bir okyanus kadar engin hayallerini gerçekleştirebilme inancı, yöntemi ya da “sihri”ne sahip olduğunu, tüm hayatına yayılan bitmez tükenmez bir yaratım süreci yaşadığını, röportajın tamamını okuyunca daha iyi anlayacaksınız.Delicesine inandığı ve etrafındaki herkesi de inandırmayı başarıp sekiz aylık meşakkatli bir çalışma sonunda dünyada ilk defa sahneye koymayı başardığı Sabahattin Ali’nin ünlü romanı “Kürk Mantolu Madonna”nın yorgunluğunu atmadan şimdi yine yeni heyecanlar, “uğraşlar” peşinde. Çünkü o beklemeyi sevmiyor, kendi gidip (o hayal ya da hedefe) uzanıyor, şartları zorluyor, sonunda da başarıyor. “Hayatın oturup insanların bana teklif getirmesini bekleyecek kadar uzun olmadığını düşünüyorum” diyor. Tutkulu, cesur ve ayakları üzerinde durmasını bilen bir kadın, tıpkı oyunda canlandırdığı Maria Puder gibi: “Aşkı yaşama şeklimiz de tutkulu. İçimizde alevler yansa da çok belli etmeyen, çaktırmadan ‘cool’ bir şekilde takılan iki karakteriz...” diye anlatıyor. Bu kadar ipucu yeter, gerisini fotogalerideki röportajdan okuyun!Röportaj: Selin Miloşyan
Fotoğraflar: Ergin Turunç
Styling: Melis AğazatELLE ARALIK SAYISINDAN ALINMIŞTIR. .