GARDIROP, AŞK, OYUNCULUK...

"Sarışın olmakla ilgili tüm önyargıları yıktım!"

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 28 Haziran 2013
GARDIROP, AŞK, OYUNCULUK...
Sinem Kobal ile çok özel...


ELLE: Hayatınızın eskisi gibi olmadığını, bir şeylerin değiştiğini ne zaman anladınız?
Sinem Kobal:
Çevremdeki insanların tepkileri değişmeye başladığında hayatımın biraz daha kısıtlandığını anladım.





ELLE: Bu tam olarak ne zaman oldu, “Selena” dizisi ile birlikte mi?


S.K.: Hayır, çok daha önce. Biliyorsunuz ondan evvel “Dadı” adlı sitkomda rol almıştım. Bu dönemin ortalarında bir şeylerin değiştiğini hissetmeye başladım. Konservatuvara başlamıştım. Okulum Kadıköy'deydi. Bir anda artık oralara tek başıma gidememeye başladım. İşte o zaman hayatımın eskisi kadar rahat olamayacağını, bir şeylerin değiştiğini anladım.


~


ELLE: Hayatınızın bu şekilde kısıtlanması sizi nasıl etkiledi?
S.K.:
Bundan çok fazla yakınan birisi değilim. Bu mesleğin bir bedeli olduğunu biliyorum. Biz oyuncuların bencil olma hakkı yok. Sonuçta bu işi insanlar için, onlara bir şeyleri beğendirmek için yapıyoruz. Bunu takdir etmeleri çok hoş. Tepki göstermeleri çok doğal, buna hakları var. Bundan şikayet etmemem gerektiğini düşünüyorum. Bu tür şeylerle nerelerde karşılaşacağımızı hepimiz biliyoruz. Mesela ben Nişantaşı'nda yürürken o kadar zorlanmıyorum ama Kadıköy'de durum değişiyor. Ben de ona göre hareket ediyorum. Herkesin gezdiği yerlerde gezmeyi çok seviyorum. Ancak bu mesleğe başladığımdan beri bu pek mümkün olmuyor.





ELLE: Ünlü olmanın olumsuzluklarını biliyorsunuz, bunun yanında güzel olmanın herhangi bir dezavantajını yaşadınız mı? Size hep iyi karakter, hep cici kız rolleri verilir diye endişeleriniz var mı?


S.K.: Aslında ben bu konudaki önyargıları yıkmış durumdayım. Güzel değil de mesela sarışın olmakla ilgili bir şeyler söyleyebilirim. Türkiye'de sarışınlara çok fazla iyi karakterleri oynatmazlar. Bu işe başlarken acaba bana hep kötü karakteri, fettan kadın rolünü mü verecekler diye endişelerim vardı. Ancak bunu yıkmayı başardım. Artık bana bir rol verilirken saçımın rengine göre karar verileceğini sanmıyorum. Sarışın olmanın dezavantaj olacağı noktayı yıktım.


~


ELLE: Hayatınızda bir akıl hocası var mı?


S.K.: Yok. Ancak fikirlerine değer verdiğim, fikir danıştığım insanlar tabii ki var. Kendi kararlarımı her zaman kendim alırım. Doğrusu ve yanlışı ile aldığım her karar benim.





ELLE: Kendinizi izlediğinizde ne hissediyorsunuz? Kendinizi beğeniyor musunuz?


S.K.: Kendimi acımasızca eleştiriyorum.





ELLE: Neden?


S.K.:
Beğenmemekle ilgisi yok. Ne yaptığımı görmek için izliyorsam hep bir yanlış arıyorum. Çünkü ancak yanlışlarımı bularak kendimi geliştirebileceğime inanıyorum. Yoksa “ben oldum, her şey süper, her şey muhteşem” dediğin nokta, tıkandığın noktadır. Hayat sürekli değişiyor, insanlar da sürekli değişiyor. Bu durumda senin değişmen gerekiyor. Evet, ben iyiyim. Ama şu an, şu saate göre, yani şimdi iyiyim. Bir ay, birkaç ay veya bir yıl sonra da aynı kalmaya devam edersem, o zaman iyi değilim demektir. Kendime hep eleştirel gözle bakmayı tercih ediyorum. Yine de kendimi ekranda izlerken çok keyif aldığımı da itiraf etmeliyim. Oyunculuk zor bir iş. O kadar emek veriyorsunuz. Tüm bunların sonucunda ortaya iyi bir iş çıktığında siz de bundan büyük keyif alıyorsunuz.


~


ELLE: Madem en büyük çekinceniz bu, siz aynı kalmamak için neler yapıyorsunuz?


S.K.: Benim için en önemli kaynak ‘'gözlem''. İyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum. Sürekli etrafımdaki insanları gözlemlerim. Şu anda sizinle burada konuşurken bile çevremizdeki insanları gözlemliyorum. Beni en çok bu besliyor. Oyunculuğun, daha doğrusu sanatın her dalının tamamen kişisel bir şey olduğuna inanıyorum. Mutlaka eğitim çok önemli ama asıl ondan sonrası, başarılı olabilmek, farklı olabilmek kişinin kendisi ile alakalı. Bu da bizim işin sihri. O sihre sahip olanlar zaten kalıcı olanlar.





ELLE: Bir oyuncunun iyi olduğunun en önemli göstergesi nedir? Başarısı sizce neyle ölçülür: Aldığı ödüllerle mi, dizisinin aldığı reyting ile mi...


S.K.: Yo, hayır, bunlar yeterli değil. Bir oyuncunun iyi olup olmadığını ölçmek gerçekten zor. Çünkü işin içinde çok fazla detay var. Dahil olduğunuz proje çok önemli. Ben iyi bir oyuncu olabilirim ancak, bana bunu gösterebileceğim bir rol gelmezse insanlara bunu ispatlamak çok uzun sürebilir. Başarılı insanlarla çalışmak da çok önemli. Hepsi bir arada olmalı.


~


ELLE: Bir projenin ardından çok uzun süre bir teklif gelmezse, zorunlu olarak uzun bir ara vermek zorunda kalırsanız ne yaparım diye düşündünüz mü?


S.K.: Düşünmedim. Böyle bir şey olursa hemen yurt dışına giderim. Hemen oyunculukla ilgili workshop'lara yazılırım. (Zaten böyle bir boşluk bulmaya çalışıyorum ama şimdilerde buna fırsatım yok.) Bu tür zorunlu bir araya nasıl baktığınıza bağlı. Siz durmadan, vazgeçmeden hiçbir şey durmaz.  Sadece siz öyle zannedersiniz. Bazen bir şeylerin gerçekleşmesi için belli bir zaman vardır. Şöyle örnek vereyim. “Selena”ya başladığımda 19 yaşındaydım. O yaştaki bir oyuncu için bu rol önemli bir kariyer adımı. 30 yaşında olsaydım bu benim için aynı anlamı taşımayacaktı. Bazı şeyler için doğru zamanı beklemek gerekir. Bir şeyi çok istediğim halde olmadıysa bunu çok fazla irdelemem. Hayatımda bir boşluk olursa onu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırım. Olaylara olumlu yönden bakmaya çalışırım. Ah, vah derken karşıma çıkacak fırsatları kaçırmak istemem.





ELLE: Demek ki çok mantıklı bir insansınız, öyle mi?


S.K.: İşim söz konusu olduğunda mantıkla hareket eden bir insanım. Ama özel yaşamımda farklı. Konu arkadaşlık veya aşk olunca çok duygusalımdır. Çok fazla mantığımla hareket etmem. İşimle ilgili kararlar verirken çok kararlı ve net olabiliyorum. Ancak özelim söz konusu olduğunda duygular ön plana geçiyor.


~


ELLE: Aşk mı kariyer mi?


S.K.: Bu soruyu hiç sevmiyorum, derim. Böyle bir seçim yapmak zorunda kalmak bana çok saçma geliyor. Ne istediğini bilen insanlar, yapmak istediği işlerden ve yaşadığı sevgiden eminlerse ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalmazlar. Karşındaki insan da sana senin kim olduğunu bilerek aşık olduysa, seni değiştirmeye ve senden bu tür şeyler istemeye kalkışmaz. Bunun manasız olduğunu bilir.





ELLE: Ünlü olmak bu anlamda dezavantaj mı? İnsanlar sizi tanıdıklarını düşünüyorlar. Size aşık olan kişi de böyle düşünebilir. Belki de siz bambaşka bir insansınız.


S.K.:
Tabii ki! Onlar gerçek Sinem'i bir derece tanıyorlar. Yaptığımız röportajlardan, televizyon programlarında verdiğimiz cevaplardan biraz bilgi sahibiler. Sizin için iyi ya da kötü bir insan gibi yorumlar yapabiliyorlar. Ama bu biraz da onların hakkı. Bunu yadırgamıyorum. Yoksa özümde ben tabii ki çok farklı birisiyim.


~


ELLE: Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?


S.K.: Kesinlikle ayırmaya çalışıyorum. Yoksa tükenirim. Bazen gelen iş tekliflerine hayır demeniz gerekiyor ki size başka şeyler için zaman kalabilsin. Kendimi çok fazla kaptırmamaya çalışıyorum. Zaten aynı anda bir dolu projede yer almayı doğru bulmuyorum.





ELLE: Oyunculukta şunu yaparım, bunu yapmam gibi kurallarınız var mı? Yani “Sinem Kobal kuralları” söz konusu mu?


S.K.: : Oyunculukta kurallarım yok, fikirlerim var. Kurallarımın olduğunu iddia edip haddimi aşmak istemem. Böyle bir şey yaparsam, bu mesleği yıllarca icra eden başarılı oyuncululara ayıp olur. Ancak onların kuralları olabilir diye düşünüyorum. Ama bana gelen tekliler arasında seçim yapma hakkım var. Bana bu hakkı tanıyorlar. Bu da hoş bir şey. Seçici olmaya çalışıyorum.


~


ELLE: Arkadaş çevreniz geniş mi yoksa az ve öz durumları mı söz konusu?


S.K.: : Çok arkadaşım, az dostum var. Zaten gerçek dost dediklerimiz bir ya da iki kişi olabiliyor.





ELLE: Neler giymekten hoşlanırsınız?


S.K.: Dolabımda en çok ayakkabı var. Her çeşit, spor, babet, topuklu, şık... Ayakkabı çok seviyorum. Doğal, rahat giyinmeyi seviyorum.





ELLE: Pantolon mu elbise mi?


S.K.: Pantolon üstüne elbise! İkisini birlikte giymeyi seviyorum.


~


ELLE: İkisi arasında karar veremediğiniz için mi?


S.K.: Yok ondan değil. İkisini birlikte kullanmayı seviyorum çünkü hem rahat hem şık olmak istiyorum. En kolay çözüm rahat pantolonla şık bir elbiseyi birleştirmekmiş gibi geliyor.





ELLE: Alışveriş arkadaşınız var mı, yoksa tek başınıza mı alışveriş yapmayı seviyorsunuz?


S.K.: Yanımda biri olacaksa annemi tercih ediyorum. Onun zevkine çok güveniyorum. Genelde alışverişten sonra en çok severek ve tepe tepe giydiklerim, onunla birlikte seçtiklerim oluyor. Alışveriş delisi değilim. Marka ve mağaza konusunda da takıntım yok. Davetlere giderken çok ağır tuvaletler giymeyi sevmiyorum. Yaşıma uygun kıyafetleri tercih ederim. Olduğumdan büyük görünmek için neden şimdiden çaba sarf edeyim! Bir gün mecburen büyüyeceğiz.





ELLE: Birini etkilemek istediğinizde ne giyersiniz?


S.K.: Doğal olmayı tercih ederim. Asıl bunun daha etkileyici olduğuna inanırım.





Yazı: SUZAN YURDACAN Fotoğraflar: SERKAN ŞEDELE/101 VISUALS

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Baharı Hande Erçel ile karşılıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.