Sabrina Carpenter'ın Albüm Kapağı Neden Tartışma Yarattı?

İtaat, İroni ya da “Choice Feminism” Sabrina Carpenter'ın Man's Best Friend albümünün kapağına dair tüm tartışmaları mercek altına aldık.

Merve Duran MERVE DURAN 20 Haziran 2025
Sabrina Carpenter'ın Albüm Kapağı Neden Tartışma Yarattı? Getty Images

Dünya, bugünlerde tam bir kaos ortamı. Şiddet, baskı ve savaş, hayatları tehdit ederken; kapitalizm, bedenleri, kimlikleri ve duyguları hâlâ birer tüketim nesnesine dönüştürüyor. TikTok’tan billboardlara, müzik kliplerinden estetik filtrelere kadar uzanan pek çok mecra, kadın bedenini ve cinselliği pazarlama stratejisinin merkezine yerleştirmeye devam ediyor.

Tam da bu atmosferde, geçtiğimiz hafta dikkat çekici bir albüm duyuruldu: Geçen sene, Espresso şarkısıyla müzik listelerine hızlıca giriş yapmış, eski Disney yıldızı olan, 26 yaşındaki Sabrina Carpenter’ın Man’s Best Friend adlı yeni çalışması. Albüm henüz yayımlanmadı; ancak yalnızca Manchild adlı tek şarkı ve albüm kapağı bile sosyal medyada hararetli tartışmaların fitilini ateşledi.

Sabrina Carpenter'ın "Man's Best Friend" Adlı Albüm Kapağı Neden Tartışmalı? 

Kapakta, dizlerinin üstünde çökmüş ve bakışlarını bize yöneltmiş, toplumsal güzellik normlarıyla uyumlu Sabrina’yı görüyoruz. Tatlı ve seksi biçimde kurgulanmış bu görüntü, 1959’dan beri kadınlığı standartlaştıran ve idealize eden Barbie figürünü akla getiriyor. Ayakta ise yüzü görünmeyen, takım elbiseli ve erkek olduğu varsayılabilecek bir figür, onu saçından kavramış. Albüme ismini veren Man’s Best Friend (İngilizcede genellikle köpekler için kullanılan bir ifade), bu görselle birleştiğinde itaatkâr ve domine edilen kadın imajı yaratıyor. Bu yazının amacı da tam olarak bu imajın tetiklediği tartışmaları değerlendirmek ve erkek egemen bir dünyada tüketim nesnesine dönüştürülen bu imajın taşıdığı anlamları ve riskleri düşünmeye açmak.

Tartışmaya geçmeden önce altını çizmem gereken önemli bir nokta var: Buradaki eleştirinin hedefi, Sabrina Carpenter’ın kendisi değil. Odağım, bu görselin erkek egemen sistemle kurduğu ilişki ve eril bakışı nasıl yeniden ürettiği. Kapitalizmin ördüğü sinsi tüketim ağında tek bir kadını günah keçisi ilan etmek ve yine o kadının bedenini merkeze koymak fazlasıyla kolaycı bir yaklaşım olur. Eleştiri oklarının yönü, kişiden çok sisteme çevrilmeli.

Sosyal medyada öne çıkan ilk eleştiri, Sabrina’nın konser performanslarında, kliplerinde ve özellikle bu albüm kapağında yarattığı imajın eril bakışı desteklediği ve kadınları aşağılayan bir temsil sunduğu yönünde. Bu eleştiriye katıldığımı söyleyebilirim. Ancak Sabrina’ya yöneltilen ve zaman zaman linç boyutuna varan tepkileri tehlikeli buluyorum. Erkek egemenliğin hüküm sürdüğü bu dünyada yine bir kadının hedef alınması, sonuçta kadın düşmanlığını yeniden üretmekten başka işe yaramıyor.

Seks-pozitif ve feminist bakış açısıyla şu hatırlatmayı da yapmak gerekiyor: Kişilerin cinselliğini nasıl yaşadığı, cinsel kimliği ve yönelimleri kişiseldir. Bu yazının sorguladığı nokta, kesinlikle bu değil. Ancak her şeyin politik olduğu bu dünyada cinsellik de politiktir. Ve cinselliğin hâlâ sattığı ve tüketim aracına dönüştüğü günümüzde, ünlü bir pop yıldızının imajı, klipleri, konserleri ve sahne dili de politik anlamlar taşır. Kimse Sabrina’dan bilinçli, feminist bir manifesto beklemiyor; ama kadına yönelik şiddetin ve nefretin arttığı atmosferde, güzellik normlarıyla uyumlu ve erkek egemen imajın yeniden üretildiği bu görselin etkisini tartışmak doğal, hatta gerekli.

Bununla birlikte, bazı yorumlarda bir kadın olarak Sabrina’nın istediği kimliği sahiplenip istediği gibi yansıtmasının doğal ve hatta “feminist” bir eylem olduğu iddiası var. Bu bakış, ancak choice feminism (tercih feminizmi) olarak bilinen yaklaşımla açıklanabilir. Özellikle TikTok ve sosyal medya üzerinden yaygınlaşan bu görüşe göre: “Bir kadın bir şeyi seçiyorsa, bu seçim feministtir.” Görünürde özgürlükçü gibi duran bu yaklaşımın, aslında oldukça problematik olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bireysel tercihi sorgulanamaz gibi sunarken, o tercihin hangi sistemsel dinamiklerle örüldüğü göz ardı ediliyor. Kadınların özgürlükleri yalnızca seçim yapma kapasitelerine indirgemek, o seçimin koşullarını belirleyen ideolojik ve ekonomik yapılar ise arka plana itmek anlamına geliyor.

Sabrina Carpenter Short n' Sweet Albümü

Gelelim ikinci savunma hattına: Bu görselin “ironik” olduğu ve Sabrina’nın her şeyin farkında olarak imajını bilinçli biçimde yönettiği iddiası. Bu yaklaşım, kısmen doğru sayılabilir. Özellikle Short n’ Sweet albüm sürecinden beri Sabrina’nın şarkılarında ve kliplerinde, saf numarası yapan ama kontrolü elinde tutan kadın personası dikkat çekiyor. Bu persona, kimi zaman Lana Del Rey havası taşıyan bir estetikle, kimi zaman Marilyn Monroe’yu andıran kamerayla flörtleşen tavırlarla örülüyor.

2024 MTV Video Müzik Ödülleri, Getty Images

Ancak bu albüm kapağının “ironik” olarak etiketlenmesi pek de ikna edici görünmüyor. Çünkü Sabrina’nın yarattığı söylenen bu ironik tavır – eğer gerçekten varsa – dönüştürücü ve normları sarsan bir ironi değil. Aksine, bimbo (aptal ama seksi) stereotipine estetik olarak uyum sağlayan bir persona ile karşı karşıyayız. Yani Sabrina bu rolü bilerek ve isteyerek oynasa da, ortaya çıkan etki erkek egemen normların dışına çıkmıyor. Heteroseksüelliğe dayalı cinsellik kalıplarını cilalanmış ambalaja sarıp yeniden üretiyor. Bu yüzden, bu yaklaşım bana ironik değil, kolay tüketilebilir ve risksiz geliyor.

İroni yaklaşımı üzerine düşünmeye devam ederken, Sabrina Carpenter’ın Rolling Stones dergisine verdiği röportajda, 2007 yapımı genç hamilelik filminden adını alan Juno isimli şarkısıyla ilgili bazı açıklamalarını gözden geçirebiliriz. Şarkıda geçen “Beni Juno yapmana izin verebilirim” ve “Bazı acayip pozisyonları denemek ister misin?” gibi sözler, konserlerde her seferinde farklı şekilde canlandırdığı seks pozisyonlarıyla tekrarlanarak birleşiyor. Bu performanslar sosyal medyada viral olurken, Carpenter da özellikle ebeveynler tarafından “çocuklar için uygunsuz” bulunduğu gerekçesiyle hedef alınmaya başlandı. Röportajda Carpenter, bu tepkilere karşı şöyle diyor: “İnsanların şikayet edişi hep çok komik geliyor bana. Tek yaptığı “seks hakkında şarkı söylemek” diyorlar ama sizin popüler hale getirdiğiniz şarkılar bunlar. Açıkça seks seviyorsunuz, ona takıntılısınız. Benim şovumda da Juno pozisyonlarından çok daha fazlası var ama her gece paylaştığınız ve yorum yaptığınız anlar hep bunlar.” Carpenter, bu yorumlara ironi ve mizah çerçevesinde yaklaştığını, çünkü bu tepkilerin neredeyse döngüsel biçimde tekrarlandığını söylüyor. “Bundan rahatsız değilim,” diyor, “sadece bazen eğlenceli olmak için çılgınca baskı hissediyorum.”

Bu noktada, Carpenter’ın bir kadın olarak, cinselliğe dayalı sözleri ve performansları olan şarkılar üreten erkek sanatçılara kıyasla sosyal medyada çok daha kolay ve yoğun şekilde hedef alındığını düşünüyorum. Ancak Carpenter, her konserinde tekrar ettiği seks pozisyonu performanslarını ve bunların konuşulmasını izleyicinin “sekse takıntılı” oluşuyla açıklayarak kendi performansının yaratıcı öznesi olma hâlinden kolayca sıyrılıyor. Ayrıca bu sahneleri röportajda da vurguladığı “ironi” çerçevesinde değerlendirerek, konuya dair daha derin bir tartışmanın önünü kapatıyor ve meseleyi yüzeysel mizah düzeyine çekiyor. Oysa kamusal alanda yüksek görünürlüğe sahip figürlerin tercihleri sadece kişisel değil, toplumsal sonuçlar da doğuracağı göz ardı edilemez. “Ben farkındayım, bunu bilinçli yapıyorum” demek, o tercihin etkilerini ortadan kaldırmaz. Hele ki bu tercihler, her gün milyonlarca insanın ekranına algoritmalarla düşüyorsa.

Ayrıca Man’s Best Friend albüm kapağı görseline dönersek; taşıdığı iddia edilen ironinin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılacağını varsaymak da fazla iyimser bir yaklaşım. Herkesin aynı yaş, aynı bilgi düzeyi, aynı arka plan ya da algıya sahip olduğunu düşünemeyiz. Bir çocuk ya da medya okuryazarlığı olmayan biri için bu görsel, ironi değil; doğrudan aşağılayıcı bir temsil olarak görülebilir. İşte bu nedenle, burada sorgulanan Sabrina’nın kişisel yaşamı değil; pazarlama ekibi tarafından tasarlanmış, geniş kitlelere sunulmuş ve viral biçimde dolaşıma sokulmuş bir imajın toplumda yaratacağı etki. Bu görseli kim, nerede, nasıl okur? Bugün kadına yönelik şiddetin, incel ideolojisinin ve aşırı sağın yükseldiği günümüz ortamında, bu tür temsilleri sorgulamak hem etik hem de politik sorumluluk.

Sabrina Carpenter’ın “feminizmi 50 yıl geriye götürdüğü” gibi yorumlar elbette abartılı ve temelsiz. Ancak kadınların ve LGBTİ+’ların yalnızca var olabilmek için her gün mücadele ettiği çağda, eril bakışa tam anlamıyla uyumlu bir imajı “ironi” kisvesiyle meşrulaştırmak, erkek egemen sistemin değirmenine su taşımak anlamına geliyor. Kadınları tüketime açılmış objelere dönüştüren bu düzen içinde, bu tür temsilleri sorgulamak ve eleştirmek tam da bu yüzden bu kadar önemli.


SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Temmuz-Ağustos Sayısı Çıktı!

ELLE Temmuz-Ağustos Sayısı Çıktı!

Temmuz-Ağustos sayımızın kapağında Bige Önal ile sessiz gücün izinde, yazın kıyısında bir keşfe çıkıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.