MBFW İSTANBUL'DAN KALANLAR

Tempolu, renkli, stresli bir moda haftasının ardından aklımızda kalanlar…

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 18 Mart 2014
MBFW İSTANBUL'DAN KALANLAR






Beğeni eşiğinizi tam olarak nereye koyuyorsunuz?


Zira bu soruya vereceğiniz cevap Mercedes Benz Fashion Week Istanbul'u ‘son derece başarılı' olarak değerlendirmenize de yol açabilir, ‘son derece başarısız' da...


Bir moda haftasını daha geride bıraktık. Tam ortasında bu ülkenin bir bebeğini, gözlerinin içi gülen bir çocuğu, Berkin Elvan'ı, annesinden alıp meleklerin yanına uğurlamak zorunda kaldık, bolca ağladık! Son derece takdire şayan bir şekilde organizasyona ara verilmesini ve ardından podyumdan, yapılan her defilenin ardından, Berkin Çocuğa gelen müthiş desteği alkışladık... Bu altı günlük macera boyunca da bir sürü not toparladık... İşte bu tempolu haftanın ardından aklımızda kalanlar...~

LOKASYON ve ORGANİZASYON
Organizasyonun Karaköy Antrepo'da yapılması, hem konum hem de katılım için çok doğru bir karardı. İstanbul'un tarihi yarım adasına bakan, boğazın kenarında yer alan bu eşsiz lokasyon ve binanın yüksek tavanlı ve geniş alana sahip olması oldukça pozitifti. Özellikle ilk iki günün yağmur altında ve soğuk havada gerçekleştiği dikkate alınırsa... Zira lokasyon katılımın da artması için en önemli etken. Şemsiyelerle size aracınıza veya araç bulana kadar eşlik eden görevliler iyi düşünülmüştü. Bunun yanı sıra vale servisi de vardı.


Öte yandan eğer aracınızla gitmişseniz, İstanbul Modern ile ortaklaşa kullanılan otopark alanının yetersizliği ve ambale olmuş valeler eklenince zaman zaman ister istemez sinirler gerildi. Aynı şekilde özellikle defilelerin bittiği akşam saatlerinde bırakın araba çıkışlarını yaya olarak çıkmanın bile mümkün olmadığı kilitler yaşandı!


Bir diğer problem ise şemsiyelerdi! Yağış olan günlerde size eşlik eden ‘şemsiyeli gençlik' yerine kendi şemsiyenizi tercih ettiyseniz muhtemelen bu onu son gördüğünüz an oldu. Zira ıslak şemsiyeler için bir sistem düşünülmemişti. İlk günün telaşına verelim desek, aynı problem ikinci gün de devam etti! Portmanto bölümü şemsiyeleri teslim almayınca, iki seçenek kalıyordu: A şıkkı: Onları camii avlusuna terk eder gibi kapıya bırakmak ki, malum adı üstünde terk edince çıkışta bulmamaya da razı oluyorsunuz demekti bu, nitekim birçok katılımcı için de böyle oldu. B şıkkı: Islak şemsiyenize yapışık olarak içeride dolanmak... Teoride ‘olabilir' dediğiniz bu tercihe binanın bir defosunu ekleyerek cevap verelim: İçerideki dayanılmaz sıcaklık ve yetersiz havalandırma sistemi!





İki farklı ikram alanı bulunan salonda Mercedes Benz Lounge özel davetliler için ayrılmıştı. Ayrıca yemek servisi İstanbul Modern tarafından verilen bir yemek büfesi de vardı. İkramlar ve yemeklere söz yok. Öte yandan hayatımızdaki en pahalı sandviçleri burada yediğimizi söyleyebiliriz. Özel alan olarak ayrılan Mercedes Benz Lounge'un herkese açık olması ve kapıdan girişte bir kontrol olmaması, bu alanlarda sürekli izdiham manasına geldi...





Salondaki bir diğer ciddi sorunsa tuvaletlerdi... Her ne kadar bu bölüme ‘Ek tuvaletler dışarıdadır' ibaresi konulmuş olsa da, dışarıda hava soğuk ve yağışlı, portmantoya verilen mantoları almak için sıra ve de şemsiyenizi bulmak mümkün olmayınca tuvalet sırası kaçınılmaz oluyordu ki, çetin tercih ‘defileyi kaçırmak' ya da ‘ihtiyacını gidermek' arasında değişiyordu! Yukarıda da belirttiğimiz gibi, beğeni eşiğinizin yeri son derece önemli. Zira bütün bunlar her büyük organizasyonda olabilecek minör aksaklıklar da diyebilirsiniz ‘ben bir daha gitmem böyle bir organizasyona' da...





Benim açımdansa işin güvenlik açısından önemli bir tarafı var: Kapı girişi... Defilelere girmek için bir kontrol mekanizması ve bilet sistemi vardı. Hatta zaman zaman da oldukça agresif davetlilerle uğraşmak zorunda kalan görevliler, basın, davetli ve VIP olarak düzenlenmiş bankolarda ellerinden geldiğince iyi hizmet sundular.





Ama antrepo girişinde HİÇBİR kontrol söz konusu olmayınca, davetli olan olmayan herkes içeri girebildi. Bu da içeride yoğun ve aslında konuyla alakası olmayan bir kalabalığın da ortama dahil olmasına yol açtı. Nitekim bilet savaşları da en çok bu nedenden yaşandı... ‘Canım nolur bir bilet verseniz' diye yapılan ısrarlar, ‘Canım nolur bir girip baksak' diye defile kapılarına da uzandı. Organizasyonla ilgili belki de en büyük handikap buydu. Zira hepsinden önce güvenlik açısından da ciddi bir zafiyet yaratıyordu.~

DEFİLELER VE KOLEKSİYONLAR



Organizasyon çerçevesinde büyük-küçük 47 farklı koleksiyon tanıtıldı. Son derece emek harcanarak gerçekleştirilen tanıtımlarda, tasarımcılar genelde herbir koleksiyonda ortalama 30 parça civardında farklı ‘look' sergilediler ve değişik şovlara imza attılar. Bu koleksiyonların hepsine  www.elle.com.tr'nin podyum bölümünde ulaşabilir ve hepsini tek tek inceleyerek kendinize ait bir görüş edinebilirsiniz.





Bizim bakış açımızdan değerlendirilince, izlediğimiz ve incelediğimiz defileler arasında dikkatimizi çekenlere gelince: Lug Von Siga, Zeynep Erdoğan, Gamze Saraçoğlu kreativite, kumaş seçimi ve dikiş tekniği olarak en çok beğendiklerimiz arasındaydı diyebiliriz. Mehtap Elaidi ve Atıl Kutoğlu'nun ise her zamanki gibi kalıp ve finişteki ustalıkları ön plandaydı. Buna ek olarak Nej'in koleksiyonunun arkasında yer alan hikayeyi de oldukça etkileyici bulduk.





Ancak koleksiyonların geneline bakıldığında ve şu ana kadar yakından takip ettiğimiz dört ana moda haftasını dikkate aldığımızda, gidilmesi gereken uzun bir yol var hala. Zira bazı koleksiyonlar için bir bütünlük söz konusu değildi. Adeta bir terzinin butiğine gitmişiz de orada başka başka insanların zevklerine göre hazırlanmış parçalardan en beğendiğimizi seçecekmişiz hissi genele hakimdi diyebiliriz.





Fikir olarak şovların ve koleksiyonların içerisinde en farklı olan Maid in Love'ın 15 parçalık tasarımlarıydı. Öte yandan koleksiyon sunumu oldukça zorlayıcıydı. Gruplar halinde içeri alınan ve yere çizilmiş bir pentagramın etrafına davet edilen konuklardan, yer düzeni olmadığı için, kısa boylu olup arkada kalanların herhangi bir bilgi edinmesi imkansızdı.





Burada yeri gelmişken yerleşim konusuna da dikkat çekmek gerekiyor. Defileler için biletler organize edilmişti ve bunlar ‘numaralı' (!) idi... Ama defileye biraz geç kaldığınız takdirde yeriniz çoktan ‘kapılmış' oluyordu. Yanlış okumadınız ‘kapılmış'... Bu ne mi demek? Siz elinizde biletiniz koltuğunuzun önünde yerinize oturmuş birilerine bakakalabilirsiniz demek... Görevli yok mu? Tabii ki var. Ama yerinize oturan ‘sözüm ona!' bir VIP ise vay halinize... Kimse gelip ‘pardon biletinize bakayım' deme cesareti gösteremediği ve onlara yeriniz burası değil diyemediği için defile başlayana kadar ‘Bir dakika efenim, yetkili çağırayım!' ‘Bir saniye daha yetkili çağırayım', ‘Beklettik ama en en yetkiliyi çağırayım' diyerek bekletilmeniz, sonunda da size ‘lütfedilen' yere sığışmak zorunda kalmanız cabası... Diğer alternatif? Çıkıp gitmek!!!





Tabii bu tarz organizasyonların zorlukları vardır ama bir de işin temel kuralı var... Kaç kişi davetli, kaç koltuğun var ve de bu organizasyon kime hitap ediyor? İşin tekstil imalatı ve buying tarafını 10 sene yapmış, gazetecilik kısmını da 25 senedir yapan birisi olarak söyleyebilirim ki, bir koleksiyonu sattıran ön sırada kaç tane sosyetik oturduğu değil! Koleksiyonun bizzat kendisi ve sunumu!  ~

KATILIMCILAR 
Moda haftaları özellikle de styling açısından son derece ilham verici ve kreatif stillere sahne olurlar... Genelde! Ama bu durum birkaç istisna dışında bu organizasyon için geçerli değildi. Andy Warhol'un ‘Herkes 5 dakikalığına ünlü olacak' sözüne gönderme yapmak istercesine zorlama stillere sahne oldu Antrepo bu beş gün boyunca. Aralarında sırf dikkat çekmek için işi abarttıkça abartanları saymayacağız. Zira amaçlarının bu olduğunu bildiğimiz için onlardan bahsetmemek en doğrusu. Öte yandan bu beş gün bir kez daha gösterdi ki, ‘doğal stil'in ne demek olduğunun tam olarak anlaşılabilmesi için son derece uzuuuun bir yol var hala önümüzde. Moda haftasına katılan davetlilerden seçerek yaptığımız derlemeleriyse sitemizin sokak modası bölümünden ulaşabilirsiniz...





SON SÖZ


Bütün bu kelamların toplamında amacımızın asla bu kadar emek harcanarak yapılan bir organizasyonu küçük göstermek olduğunu düşünmenizi istemem. Yoğun emek harcandı ve herkesin ellerine sağlık. Öte yandan bazı tasarımcılarımızın ‘kalifiye terzi' etiketinden kurtulduğu, İstanbul'un sadece şehir olarak değil moda olarak da yükseldiği organizasyonlara imza atabilmek için yapıcı olmasını umduğum bir bakış açısı...





Ve girişteki sorumu tekrarlıyorum...





Beğeni eşiğiniz nerede? Şahsen ben, birçoğunu tanıdığım ne kadar yetenekli ve zeki olduklarını bildiğim bu sektöre yön veren isimlerin çok daha iyisini yapabileceğini bildiğim için biraz yüksekte tutuyorum beklentimi... Tutuyorum çünkü hem o isimlerin bizzat kendileri hem de İstanbul bunu hak ediyor... Sizce de öyle değil mi?





 EBRU KILIÇOĞLU

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE 300. Sayı Çıktı!

ELLE 300. Sayı Çıktı!

300. Sayımızın konuk baş editörü ve kapak kızı Serenay Sarıkaya!

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.