Christa Wolf, çağdaş Alman edebiyatında ismi ilk zikredilenlerin başındaydı hep; ta ki 1990'larda Doğu Almanya yıkılıp Wolf'un bir ara gizli servis teşkilatı Stasi adına çalıştığı ortaya çıkana dek. Wolf bu dönem gözden düştü. Ama iyi bir yazarın gerçek gücü her zaman yazdıklarındadır: Wolf da bu karanlık günlerden, birleşmiş olan Almanya'da 2002 yılında ilk kez verilen Alman Kitap Ödülü'nü alarak çıktı. Ama o günlere dair susmayı tercih etti. Konuşmak yerine bir başyapıt yazdı o dönem hakkında; Melekler Şehri ya da Dr. Freud'un Paltosu romanı o günlerin tortularını, Wolf'un kendisini anlatan bir roman. Otobiyografik bir eser bu; aynen yazarın kendisi gibi 1990'larda Los Angeles'a, bir yazar evine giden, ülkesi ortadan kalkmış bir yazarın hikayesi. Çok az İngilizce bilen yazar; bu, kendi ülkesinin durağan griliğinden eser taşımayan, aydınlık, palmiyeler ve tropik bitkilerle dolu, sıcakkanlı insanların şehrinde sürgüne giden diğer yazarlar Thomas Mann'ın, Bertolt Brecht'in izlerini sürerken ülkesinden kaçmak zorunda kalan başkalarıyla da karşılaşır. Ve giderek daha derinlere, o güne kadar hatırlamamayı seçtiği geçmişine dalar. Nazi döneminde olanlar, sosyalist inanışlar, Almanya'nın bölünmesi... Büyük bir iç dökümün, Avrupa'nın insanlık suçlarının, bizim şu anlarımıza da ışık tutan sırların romanı aslında Melekler Şehri. Spiralli not defterine yazdığı gibi yazarın “Asıl suçlar gizlice, kimse görmeden işlenenler”dir çünkü. “Bu suçları insan çok uzun süre yadsır.” Ama gerçeğin de, her zaman ortaya çıkmak gibi “kötü” bir alışkanlığı vardır işte...
Kırmızı Kedi Yayınevi Çeviren: İlknur Özdemir
BARBAROS ALTUĞ
