Neredeyse on yıllık bir hazırlık sürecinin ardından yönetmen Alex Marx’ın ilk uzun metraj filmi "The Queen of Fashion" tamamlandı. 2025 sonu ya da 2026 başında vizyona girmesi planlanan yapım, İngiliz modasının en etkileyici figürlerinden biri olan Isabella Blow’un hayatını beyaz perdeye taşıyor.
Isabella Blow, 2006, Getty Images
Filmin başrolünde Oscar adayı Andrea Riseborough, alışılmışın dışında tarzı ve güçlü moda vizyonuyla tanınan Isabella Blow’u canlandırıyor. Ona, Peaky Blinders dizisinden tanıdığımız Joe Cole eşlik ediyor. Cole, modanın asi dahilerinden Alexander McQueen’e hayat veriyor.
Andrea Riseborough, Isabella Blow, Getty Images
Kadroda dikkat çeken diğer isimler arasında Dane DeHaan (Isabella’nın eşi Detmar Blow), Ncuti Gatwa (gazeteci Michael Roberts), Fionn O’Shea (şapka tasarımcısı Philip Treacy), Stacy Martin (Daphne Guinness) ve Michelle Dockery (eski editör Alexandra Shulman) yer alıyor.
Moda dünyasının kendine özgü estetiğini ve enerjisini yansıtmak üzere kamera arkasında da güçlü isimler yer alıyor. Daphne Guinness, kendi couture koleksiyonundan parçaları film için ödünç verirken; Philip Treacy arşivini paylaşıyor. Manolo Blahnik ise film için özel ayakkabılar tasarlamış.
İngiltere doğumlu Isabella Blow, moda kariyerine Amerika’da Anna Wintour’un asistanı olarak başladı; ardından André Leon Talley ile çalıştı. 1986’da Londra’ya döndüğünde Tatler ve The Sunday Times gibi yayınlarda özgün moda kurgularına imza attı. Blow’un çalışmaları, sadece estetik değil, anlatım biçimi açısından da farklı bir bakış sundu.
Isabella Blow, 2005, Getty Images
Blow’u benzersiz kılan en önemli özelliklerden biri ise yetenekleri sezme konusundaki içgörüsüydü. Kariyerlerinin başındaki Alexander McQueen, Philip Treacy, Jeremy Scott gibi tasarımcıları; Stella Tennant ve Sophie Dahl gibi modelleri destekleyerek moda dünyasının radarına soktu.
The Queen of Fashion, yalnızca bir biyografi değil; aynı zamanda yaratıcı vizyonuyla modaya yön veren bir ismin portresi. Isabella Blow’un hikâyesi, bir stil ikonunun ötesinde, ilham veren bir göz ve dönüştürücü bir güç olarak sinemaya aktarılıyor.