BİYO-SANAT NEDİR?

Biyo-sanat geleceğimizin hikayesi yükleniyor...

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 21 Ağustos 2023

En kısa ve özet cevap: Bilimin yöntemlerini kullanarak yapılan bir sanat üretimi. GATE 27’DE tanıştığımız Esin Aykanat avcı burada tasarladığı projesinin çıkış noktasını insan bedeni için yeni organ geliştirmeye yönelik bilimsel çalışmalardan aldığını söylüyor. Devamı bana büyüleyici, bilim-kurgu, aynı zamanda çok güncel ve ilham verici geldi. Bunları duymanız önemli, okumaya devam edin. Bir biyo-sanat (ve bence geleceğimizin) hikayesi yükleniyor... 

İnsan-doğa ve yaşam-ölüm ilişkisine de yeni bir form kazandırmayı amaçlayarak “sanat yapan” Esin Aykanat Avcı’nın anlattıkları, hani nasıl denir, beynimde farklı bir pencere açtı. Bizlerin yaprak olarak gördüğü yaprak onun ellerinde (bence) bir mücevhere dönüşüyor. Baktıklarımız aynı ama gördüklerimiz farklı. Kilden yaptıklarıyla mesela, bize doğadaki her şeyin farklı bir özelliğini de gösteriyor, bunları görmemize aracı oluyor.

 Esin Aykanat Avcı kimdir? Sizinle ilk kez karşılaşacak birine kendiniz hakkında neler söylersiniz?

Önce edebiyat ve ardından güzel sanatlar eğitimi almış bir sanatçıyım. Sanat pratiğimde bu iki sanat dalından faydalanarak yaptığım okumalar ve malzeme deneyimim üzerinden doğayla etkileşimim ve ilişkim hakkında konuşan çalışmalar üretiyorum. Her zaman yeni fikirlere ve yeni coğrafyalar deneyimlemeye değer verdim. O yüzden yurtdışında ve Türkiye’de farklı şehirlerde vakit geçirmeye ve bu coğrafyaların doğayı nerede konumlandırdığını izlemeye ve ilham almaya çalıştım. Bu yaklaşımın beni malzeme kullanımı ve bakış açısı yönünden zenginleştirdiğine inanıyorum.

Gate 27 davetinde tanıştık. Orada bulunmanızın sebebi neydi? Sadece sebebi değil, orada geçirdiğiniz süreci ve yaptıklarınızı da paylaşırsanız sevinirim.

Farklı pratiklerin araştırma ve üretim süreçlerini desteklemek ve disiplinler arası etkileşime zemin yaratmak amacıyla kurulan Gate 27’nin Yeniköy’deki mekanında Nisan-Mayıs döneminde konuk oldum. Burada tasarladığım projemin çıkış noktasını da insan bedeni için yeni organ geliştirmeye yönelik bilimsel çalışmalardan aldım.

İnsan-doğa ve yaşam-ölüm ilişkisine de yeni bir form kazandırmayı amaçlayarak ilk adımı attım. İnsanlar için organ üretilmesi amacıyla geliştirilen bilimsel proje kapsamında yayınlanmış bir makaleden (“Crossing kingdoms: Using decellularized plants as perfusable tissue engineering scaffolds”/ “Krallıkları geçmek: Hücresizleştirilmiş bitkileri perfüze edilebilir doku mühendisliği yapı iskeleleri olarak kullanmak”) yola çıkarak hazırladığım bu projede, bitki yapraklarının insan için yeni bir beden olarak konumlandırılması konusuna odaklanıyorum. Çevreden topladığım yaprakları, bir biyokimya uzmanı ile birlikte laboratuvar ortamında geliştirdiğimiz özel bir solüsyon içinde bekleterek hücresizleştiriyor ve yeni organ geliştirme çalışmalarında kullanılabilecek bir “ev” haline getiriyoruz.

Yaprak damarları, insan bedenindeki damarlarla yakın bir benzerlik taşıdığı için makalede bahsedilen prosedürleri uygulamak bana heyecan verdi. İnsanoğlu, kendi geleceği için teknolojinin sınırlarını zorlayıp, dünyanın enerjisini ve maddi kaynaklarını harcıyor ancak çözümü bir ıspanak yaprağında, doğanın ta kendisinde bulabiliyor. Bilimdeki bu gibi araştırmalarla bir yandan bedenimizin sınırları zorlanırken; doğa, yaşam ve ölüm ile olan ilişkimizin de yeni bir boyut kazanacağını düşünüyorum.

Gate 27’deki sürecim sırasında Sabancı Üniversitesi’nin Biyoloji laboratuvarlarından da faydalandım. Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik bölümü öğretim üyelerinden Nur Mustafaoğlu ve ekibinin desteği ile üniversitedeki biyoloji laboratuvarlarında birkaç gün geçirdim ve yapraklar üzerine çeşitli hücre türlerinin transferi, yaprak damarlarına farklı türde sıvıların enjeksiyonu ile yaprakların mikroskop altı görüntülerini almak için çalıştık.

Kısa süreliğine biraz geri dönelim: Çocukken bugün yaptıklarınıza dair bir işaret, bir ipucu var mıydı? Ailede resim, heykel veya sanatla ilgilenen var mı? Sizin sanatla ilk ciddi temasınız, buna karar vermeniz ne zaman ve nasıl oldu?

Annem resim öğretmeni, dedem de yetenekli bir çizerdi. Annem sadece öğretmen olarak kalmamış, kendi atölyesinde tablolar üreten bir ressamdır ayrıca. O yüzden aslında doğduğumdan beri atölye ve sanatsal malzemeyle temas halindeyim. Dolayısıyla da çocukluğumdan beri müze ve sergi gezerek büyüdüm. Eğer yeni bir şehir veya ülke ziyaret edilecekse, bu benim aklımda ilk olarak müze gezisi olarak kodlanmıştır.

Aslında öncelikle Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okumamın sebebi, dile de olan yatkınlığımdı ve ailemin dil konusunun hayatta ne kadar önemli olduğu hakkında bana verdiği tavsiyelerdi. Başka bir alanda kendimi geliştirip sonra asıl isteğim olan güzel sanatlar eğitimine başlamanın bana çok şey kazandırdığına, üretimimi ve araştırmalarımı zenginleştirdiğine ve onlar için bir zemin oluşturduğuna inanıyorum. 

Biyo-sanat daha o gün, sizinle ilk bir araya geldiğimiz Gate 27 davetinde çok ilgimi çekti, hatta isminizin karşısına bu notu düştüm. Kavram olarak inanılmaz mutlu etti ancak sizden dinleyelim, bu ne demek? Sizin yaptıklarınız neden biyo-sanat? Ve amacınız, yani en çılgın hayaliniz nedir?

Biyo-sanat aslında çok kısaca bilimin yöntemlerini kullanarak yapılan bir sanat üretimi olarak tanımlanabilir. Ben aslında bu yola biyo-sanat yapacağım diye çıkmadım. Çalışmalarımı atölyenin dışına taşıdığım ve doğal malzemeyi bire bir deneyimleyerek işler üretmeye başladığım bir dönem, organik olarak beni bu noktaya getirdi. Doğal malzemeyle çalışmak ve onun özüyle ilgili düşünmek tabii ki ister istemez bilimi işin içerisine katıyor. İnsanın fiziksel olarak doğayla tekrar bir olabilme ihtimali üzerine düşündüğüm bir noktada, yapraklardan insanlar için organ üretelebilme ve ıspanaktan bir kalp nakli gerçekleştirme ihtimali ile karşılaşmak aslında bu düşüncemi tam olarak ete kemiğe büründürmüş oldu. Bu projeyi mümkün kılmak için, aslında zaten atölyeden dış mekana atmış olduğum adımı bir biyoloji laboratuvarına taşımak durumunda kaldım. Şu anda bu üç ortamı birleştiren bir konumda işlerimi üretmekteyim.

Aslında hayalim hiçbir zaman özel bir alanda bir iş üretmek olmadı. Sanat, benim için bir ifade ve deneyim yaratma alanı. Bu ifadeyi ve deneyimi en iyi şekilde nasıl aktarabilirim sorusunun peşinden gidiyorum hep. O yüzden aslında baştan beri hayalim hep aynı; bir parçası olduğumuz doğa hakkında konuşurken, etrafımdaki gelişmeleri de gözeterek, kendi sınırlarımı ve bilgi dağarcığımı zorlayıp ona her defasında daha samimi bir şekilde yakından bakabildiğim, uyum sağlayabildiğim yeni bir deneyim alanı yaratmak ve bunu en iyi ifade yöntemiyle veya görsel araçla paylaşabilmek.


Resim yapmak, belki heykel… Neden daha komplike bir yol seçtiniz?

Aslında seramik eğitimi almış olmam beni hep üç boyutlu çalışmaya yöneltti. Elimdeki malzemenin (kilin) potansiyelini fark ettiğim zaman da malzeme işlerimin odak noktası olmaya başladı. Sanat üretiminin her yolu komplike aslında. Biz sergi alanlarında bir sonuçla karşılaşıyoruz ama o aşamaya gelene kadar her sanat eseri türlü süreçlerden geçiyor ve yaratıcısından parçalar taşıyor. Benim farklı olarak yaptığımı söyleyebileceğim şey, yeni malzemeler veya elimde bulunan malzemenin farklı yönlerini keşfetmeye çalışmak ve o malzemeden alacağım nihai sonuçtan çok süreçlerine odaklanıyor olmak. Bu da çalışmalarımı, tek bir nihai nesneden çok tüm süreçle birlikte algılanması gereken, bir önceki aşamasında ne olduğunu merak ettiren bir hale dönüştürüyor.

Sizi işlerinizin en çok hangi aşaması mutlu ediyor? Ve günün verimli olduğunuz zaman dilimi hangisi? 

Çalışacağım malzeme belli olduktan sonra onunla ilgili atölye, dış mekan veya laboratuvar ortamında yaptığım deneyler ve o malzemenin yeni yönlerini keşfettiğim zamanlar beni en çok tatmin eden zamanlar oluyor. Bu bilgilerin ve deneylerin arşivlerini tutmak ve aslında kendi sanat üretim rehberimi oluşturuyor olmak her defasında bende yüksek bir heyecan yaratıyor. Sanırım beni mutlu eden, benim için yeni olan alanlarda bir şeyler keşfetmeye çalışmak ve yeni üretim ve ifade yolları bulabilmek. Sabah erken saatlerde çalışmaya başlamak, günün tamamını planlamak benim için en verimli çalışma şekli. Çünkü bu süreçlerde çok fazla şeyi bir arada düşünmek ve ilerletmek zorunda kalıyorum. Plansız olduğumda deney ve üretim süreçleri uzuyor.

En sevdiğiniz “malzeme” hangisi?

Çalıştığım tüm malzemeleri seviyorum ama hep dönüp dolaşıp kendimi başında bulduğum malzeme kil oluyor. Toprak aslında tüm malzemelerin kaynağı ve sonsuz bir kullanım alanı, potansiyeli var. Belki de bu yüzden hiç vazgeçemediğim, hep özlediğim ve aslında çalışmanın da en zor olduğunu düşündüğüm malzeme kil.

İşlerinizi, dünyaya ve doğaya aldıklarımızı geri vermek, insan olarak borcumuzu ödemek olarak görüyor musunuz? Projenizin önü çok açık. Bana biraz sanatın geleceğini, bilim kurguyu ve şu anda yaşadıklarımızı anımsattı, şimdi düşününce de tüm bu şıklar gibi geldi...

Tabii, aslında malzemenin özüyle ilgili düşünmek demek, doğanın kendisini yeniden keşfetmeye çalışmak demek. Her gün kullandığımız eşyaların hammaddesi olan kili veya yolda yürürken yanından geçtiğimiz milyonlarca yaprağı, dalı, bitkiyi atölye veya laboratuvar ortamında tekrar mercek altına alıyorum. Sonra kendimde hepsinden bir parça görüyorum. Aslında doğayla aramızda bir alacak verecek olmadığını, kimsenin kimseye borçlu olmadığını, bu bakış açısını zihnimizde yarattığımızı, etrafımızdaki malzemeye, varlıklara nasıl davranıyorsak bunun aslında kendimize olan davranış biçimimiz olduğunu, çünkü bizim de bu zincirin bir parçası olduğumuzu görüyorum ve tek kırılma noktasının bunu kabul etmek ve bu uyumda yaşamaya çalışmak olduğunu düşünüyorum. O yüzden refleksim hep, bulunduğu ortamda değişen ve dönüşen, farklı formlarda yaşam potansiyelleri taşıyan sahneler, deneyimler veya işler üretmek. Aslında olanı, fark etmemiz gerekeni hatırlatmaya, göstermeye çalışıyorum.



Röportaj: Suzan Yurdacan 

ELLE Türkiye Temmuz 2023 sayısından alınmıştır.

Dergide Bu Ay

ELLE Kasım Sayısı Çıktı!

ELLE Kasım Sayısı Çıktı!

Kasım sayımızda, kapak kızı Elçin Sangu ile birlikte “Bedenime, Özgürlüğüme, Haklarıma Dokunamazsın” diyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.