Sosyal medyanın sonsuz akışında zaman zaman dikkatimizi çeken şeyler bilgi, yaratıcılık ya da merak uyandıran içerikler değil, tam tersine öfkeyi, kızgınlığı ve gerilimi ateşleyen paylaşımlar olabiliyor maalesef. Çünkü insan beyni duygusal uyarılmayı harekete geçiren içeriklere rasyonel olanlardan çok daha hızlı tepki veriyor. İşte tam da bu nedenle Oxford Sözlüğü’nün “yılın kelimesi” ilan ettiği “rage bait”, yani bilerek öfke uyandırmak için tasarlanan dijital tuzaklar internet kültürünün en tehditkar akımlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Görünüşte masum bir video, bir tweet ya da bir yorum… Ama aslında kullanıcıyı kışkırtmak, duygularını kabartmak ve refleksif bir tepki üretmeye zorlamak üzerine kurgulanmış kasıtlı bir strateji. Etkileşim sayılarını artırmak uğruna tasarlanan bu içerikler, uzmanlara göre yalnızca moral bozmakla kalmıyor, düşünme süreçlerimizi, duygu düzenleme becerilerimizi ve hatta toplumsal iletişim biçimimizi dönüştürebilecek kadar güçlü etkilere sahip.
Launchmetrics Spotlight
Duygusal Beyin Hızla Devreye Giriyor
Öfkenin, uyarılma düzeyi en yüksek temel duygulardan biri olduğunu hatırlatan Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, "rage bait"in tam da bu noktaya temas ettiğini söylüyor: “Öfke hissettiren bir duruma karşı zihnimiz ‘tehlike var, harekete geç’ sinyali verir. 'Rage bait' bu otomatik sistemi doğrudan tetikliyor.” Bu içeriklere maruz kalındığında duygusal beyin devreye giriyor, sağlıklı düşünme, durup değerlendirme ya da perspektif alma geri planda kalıyor. Bu nedenle kullanıcılar çoğunlukla “sonucu düşünmeden” refleksif, daha dürtüsel tepkiler vermeye başlıyor. Beyaz’a göre dikkat süresinin kısalması, tartışmacı iletişim tarzının artması ve günlük hayatta empati kurma kapasitesinin zayıflaması "rage bait"in yaygın sonuçları arasında.
Launchmetrics Spotlight
Peki, Ne Yapmalı?
"Rage bait"e yoğun maruz kalmak beynin düşünme ve karar verme merkezi olan prefrontal korteksteki aktiviteyi azaltabiliyor. Bu da duygu düzenleme becerilerinde ciddi zayıflamaya yol açıyor. “Sürekli bir ‘savaş ya da kaç’ modunda kalmak stres eşiğini düşürür. Tahammülsüzlük artar, öfke kontrolü zorlaşır. Bazı bireylerde ise tam tersi bir etki görülür, gerçek üzücü veya öfkelendirici durumlara karşı duygusal duyarsızlık gelişebilir” diyor uzman görüşü. Öfke güçlü bir duygu; davranışları hızla yönlendirebiliyor ve çoğu zaman da pişmanlık yaratabiliyor. Bu nedenle Beyaz, dijital okuryazarlık açısından en önemli adımın farkındalık olduğunu söylüyor: “'Rage bait’in amacını fark etmek onun üzerimizdeki etkisini otomatik olarak azaltır. Bu içeriklere bilişsel bir filtreyle yaklaşmak duygusal mesafe kurmayı kolaylaştırır.” Kısacası öfke uyandıran içeriklerden, tartışmacı iletişimlerden ve kişisel sınırları zorlayan dijital ortamlardan uzak durmak psikolojik sağlığı korumada kritik bir rol oynuyor.