Röportaj: Selin Miloşyan
ELLE Türkiye Temmuz-Ağustos sayısından alınmıştır.
Çocukken keşfettiği çizim kabiliyeti ve ailesinin giyim sektöründe çalışmasının etkisiyle moda dünyasına yönelen Tuba Ergin, tasarım felsefesini yerellik ve sürdürülebilirlik üzerine şekillendiriyor, Anadolu’nun kültürel değerlerini evrensel bir dille buluşturuyor.
“El sanatlarımızdan, dokuma tekniklerinden ve mimari detaylardan ilham alıyorum. Örneğin geleneksel bir kumaş yapısını günümüz teknolojisiyle birleştirerek modern bir forma sokmak, hem geçmişle bağ kurmak hem de bugünü yaşamak anlamına geliyor. Yaşanmışlığı ve hikayesi olan yerler benim için çok değerli. Bu hikayeler zamanla unutuluyor ancak tasarım, onları bugüne taşıyabilen çok güçlü bir iletişim enstrümanı. Kimliğimize ve geçmişimize sahip çıkmayı, özellikle de Türkiye gibi paha biçilmez tarihsel zenginliği olan bir ülkenin moda üzerinden dünyaya tanıtılmasını çok değerli buluyorum.”
Tıpkı geçmişle geleceği harmanladığı gibi uyumsuz görünen detayları da birleştirerek sürprizli parçalar yaratan, tasarımlarında güçlü omuz, ince bel vurgusu, asimetrik detaylar ve drape oyunlarına yer veren Tuba Ergin, “Moda benim için sadece giyilebilir bir estetik değil, kültürel bir anlatı biçimi” diyor.
Tuba Ergin tasarımlarını benzerlerinden ayıran, o parçaların Tuba Ergin olduğunu anlatan özellikler neler?
Malzeme cesaretiyle başlayabilirim söze. Tekstil dünyasına ait olmayan sıradışı materyalleri giyilebilir parçalar haline getirmek çok heyecanlı bir süreç. Tyvek kağıdından araba lastiklerine, ordu çantalarından pirinç levhalara kadar birçok malzeme, ileri ve geri dönüşüm metotları doğrultusunda koleksiyonlarımda yer alıyor. Bunun dışında kontrast elemanları kullanmaktan keyif alıyorum. Örneğin çok akışkan rahat bir ipek şifon elbisede dana derisinden sert bir korse veya vücut kemeri kullanıyor ya da çok zarif Helenistik bir elbiseye medikal piercing halkalarından işlemeler koyuyorum.
Antalya Moda Haftası kapsamında Antalya Kaleiçi’nde, tarihi Hadrian Kapısı’nda sunduğun “Gilded Symphony” koleksiyonundan bahseder misin? Mekan ve koleksiyon kimliğinin birbirini tamamladığı görülüyordu.
Hadrian Kapısı’nın varlığından Antalya Moda Haftası kapsamında, kapanış defilesini yapmak üzere davet edildiğimde haberdar oldum. Sadece büyüleyici bir geçit değil, kişiyi farklı tarihi zamanlar arasında yolculuğa sürükleyen bir başyapıt Hadrian Kapısı. Ben de bu koleksiyonda tam olarak bunu yapmak, antik Roma’nın gücünü, zarafetini ve savaşçı kadın ruhunu bugünün çağdaş kadınıyla buluşturmak istedim. Drapeler ve Helenistik formlar, bedende akan bir geçmiş duygusu yaratırken modern yorumlanmış zırh detayları kadının içsel gücünü görünür kıldı. Mekanın tarihi ağırlığı ve görkemi, koleksiyonun anlatmak istediği hikayeyi taşıyan çok özel bir fon oldu. Tasarım ve tarih aynı dili konuştu.
Tuba Ergin’in Hadrian Kapısı’ndan ilham alan “Gilded Symphony” isimli couture koleksiyonu Hem Roma’nin imparatorluk estetiğini hem de Antalya’nın yerel sembollerini harmanlayan zengin bir görsel dil kullanıyor.
Koleksiyonlarında yerel kültürümüzden de ilham aldığını, ehram kumaşını, telkâri tekniğini ve Şile bezini kullandığını gördük.
Bir tasarımcı olarak kendi köklerimize sahip çıkmak önemli bir sorumluluk. Biz çok zengin ve çok katmanlı bir coğrafyanın çocuklarıyız. Ben de bu mirası korumak, güncellemek ve çağdaş bir dille yeniden yorumlayarak yaşatmaya gayret ediyor, koleksiyonlarımda Anadolu’nun farklı yörelerinin yerel değerlerinden besleniyorum.
Örneğin Yerebatan Sarnıcı’nda sunduğum ve Şişli Belediyesi ile işbirliği yaparak hazırladığım “Re-HAB” koleksiyonu, Şile bezi üretimini ve pazarını geliştirmek amaçlı doğdu. Yüzde yüz organik bezler kadın istihdamını da desteklemek amacıyla Şileli ev hanımları tarafından dokundu, pilise, vejetal yağ yıkama, varak püskürtme gibi tekniklerle güncel siluetlere dönüştü ve çağdaş bir resort koleksiyonu haline geldi.
Tuba Ergin ilk olarak Antalya’da düzenlediği “Gilded Symphony” isimli defileyi geniş kitlelere ulaştırmak adına İstanbul’da, yine tarihle ilintili bir mekanda, Mehmet Şakir Paşa’nın torunu Füreya Koral’ın evinde ikinci kez sergiledi.
Kumaşlarınız ve tasarım süreciniz ne kadar sürdürülebilir?
2010 yılından beri sürdürülebilir moda üzerine çalışıyorum. 2010-2014 yılları arasında geri ve ileri dönüşümlü ekolojik ürünlerden oluşan, moda farkındalığı yüksek bir marka olarak kurduğum Garden of Denim Design (G.O.D.D) başta Japonya ve İtalya olmak üzere 7 ülkede 72 satış noktasına ulaştı. Sonrasında kendi adımı verdiğim Tuba Ergin markasını kurdum ve aynı felsefeye sadık kalarak devam ediyorum. Sürdürülebilirliği yalnızca materyal seçimine ya da çevresel faktörlere bağlamanın ötesinde kültürel ve toplumsal etik değerlere dayalı bir yaklaşım olarak benimsemenin önemine inanıyorum. Ayrıca üretim sürecinde sipariş üzerine çalışmak, hem stok riskini hem de atık oluşumunu büyük oranda azaltıyor. Kumaş firelerini atmıyor, onları aksesuar ya da küçük ürünlere dönüştürerek koleksiyonun hikayesine dahil ediyoruz.
Tuba Ergin, Hadrian Kapısı’ndan ilham alarak tasarladığı “Gilded Symphony” koleksiyonunu şöyle anlatıyor:
“Koleksiyonum kapıdan ilham alarak tasarlandı ve uyumlandı diyebiliriz. Adından da anlaşılabileceği gibi antik Roma döneminin ihtişamını anlatan altın alaşımı ağırlıklı maksimal bir couture koleksiyonu sunduk. Hadrian Kapısı’nın üzerindeki motifler grafiklerimize ve aksesuarlarımıza yön verdi. Kapı üzerine işlenmiş, dönemin zafer ve kudret temsilcileri olarak görülen aslan başlarını, gerek desenlerin içindeki baskılarda, gerek işlemelerde, gerekse baş
Göbeklitepe Koleksiyonu
“Göbeklitepe’den ilham alan ‘Neolithic Rhapsody’ bu mekanın mistisizmini ve şifalanma gücünü içinde taşıyor. Kazılarda bulunan kabartma semboller, akrep ve yılan gibi hayvan motifleriyle insan figürünün stilize hali olarak yorumlanan T seklindeki sütunlar, siluetlere ilham verdi. Bölgenin kireçtaşı renkleriyle uyumlu olan pastel tonlarını ve eskitme mat altın metal alaşımları kullandık. Pastellere canlı ve doygun baharat renkleri eşlik etti.”
aksesuarlarında styling öğeleri olarak kullandık. Bölgenin bereketini ve doğaya olan bağlılığını sembolize eden çiçek ve meyve motifli rozetler, lazer kesim pirinç levhalarla aplikelere dönüştü. Saç aksesuarları değerli dostum Eli Peacock tarafından koleksiyonumuz için özel tasarlandı.”
Yaz 2025 koleksiyonunun çekimleri Göbeklitepe’de yapıldı. Burayı seçmiş olman tarih tutkundan mı geliyor?
Tam 12 bin yıllık tarihiyle Göbeklitepe sadece Türkiye için değil, tüm insanlık tarihi için çok önemli bir keşif ve benim de uzun zamandır radarımdaydı. Göbeklitepe’den esinlenerek hazırladığım “Neolithic Rhapsody” yaz koleksiyonu için aylarca araştırma yaptım. Bulabildiğim tüm arkeolojik makaleleri okudum, çeşitli görseller buldum ve belgeselleri seyrettim. İki kere de bölgeye giderek malzeme ve teknik araştırmaya giriştim.
Koleksiyonun lookbook görsellerini Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde, kampanya çekimlerini de Göbeklitepe kazı alanında 55 derece sıcakta gerçekleştirdik. Bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınmasına da katkı sağlamak üzere GAP idaresiyle birlikte çalıştığımız koleksiyon kumaşları Birecik’te el dokuma tezgahlarında dokundu.
Geçmişle geleceği bir araya getirirken hiç 100 yıl sonra insanların hangi şartlar altında ve nasıl giyineceğini düşündün mü?
Yüz yıl sonra iklim krizi, yapay zeka ve hatta uzay yaşamı gibi etkenlerin giyinme biçimimizi dramatik şekilde değiştireceğine inanıyorum. Giysiler çok daha işlevsel, adaptif ve teknolojik olacak. Ama bence insanlar her dönemde kendini ifade etmeye ihtiyaç duyacak. Bu yüzden geleceğin kıyafetleri sadece işlevsel değil, kültürel ve duygusal anlam da taşıyacak.
Markanla ilgili proje ve hedeflerin neler?
Tuba Ergin markası olarak öncelikli hedefimiz global pazarlarda daha güçlü bir varlık göstermek ve uluslararası satış noktalarımızı artırmak. Tasarım vizyonumuz ise döngüsel modaya odaklanmayı, akıllı tekstiller ve yerel el işçiliğiyle teknolojiyi buluşturan yenilikçi projeler geliştirmeyi içeriyor.
İstanbul’da biri Nişantaşı diğeriyse Emaar AVM’de olmak üzere iki mağazamız var. Ayrıca kendi sitemiz üzerinden online satışımız da mevcut.
Her sezon Paris Moda Haftası’nda bağlı olduğumuz showroom kanalıyla trunk show ve showroom satışlarına katılıyoruz. Bundan sonraki hedeflerim arasında Londra, Moskova ve Riyad Moda Haftaları’na katılmak var.