GECE UZUN: DÜNYA METROPOLLERİNDEN EN POPÜLER GECE MEKANLARI

Partilerin,gezmelerin,yeni yıl davetlerinin en revaçta olduğu zaman dilimindeyiz. Bunu mazeret gösterip uyumayan şehirlerin gece atlasını çıkarıp en popüler gece mekanlarını yazdık.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 07 Ocak 2019
GECE UZUN: DÜNYA METROPOLLERİNDEN EN POPÜLER GECE MEKANLARI Getty Images Türkiye

Bu yazıya bir ifşaatla başlamak isterim. İstanbul ve dünyadaki gece hayatı gibi oldukça iddialı bu konu­yu yazabilecek en uygun insan ben olmayabilirim. Özellikle iki çocuklu annelik mesaisi ve yaşın kemale ermesiyle benim için gece gezmeleri, “Ah gençlik” serzeniş­leriyle birlikte özlemle anılan hatıralar arasında yerini aldı. Birkaç yıla kalmadan (şimdilerde ergenlik kriziyle cebelle­şen) oğlum o dünyaya akacak. Benim gibi 40’larını süren, 90’lar ve 2000’lerin başında gece hayatıyla tanışanlar için, Etiler’deki kulüpler, She Bar, Twenty, Touchdown, Kuru­çeşme’deki Pasha, tarihe ve dünyaya adını yazdıran Reina, Talimhane’deki Andromeda ve 2019, Bodrum’daki Halikar­nas ve daha nice mekan; ilk sevgililerin, ilk sarhoşluk anıla­rının, ilk eve geç gelmelerin, kısaca büyümenin en eğlenceli adresleri olmanın yanı sıra 80’lerden sonra gerçekleşen uyanışın da temsilcilerinden.

Konumuza dönersek, yaş aldım ya da gece hayatını geride bıraktım diye içimdeki araştırmacı gazeteci ruhunun ve gezme tutkusunun öldüğünü sanmayın. Belki artık gecelere akmıyorum ama bunu yapanları tanıyorum. Aşağıda sadece İstanbul’un değil, dünya metropollerindeki gece hayatının nabzının nasıl attığını, en popüler adresler konusunda uzman, bu şehirleri mesken edinmiş, haklarında eğlence sektörü onlardan sorulur diye söz edilen insanların yorumlarından okuyacak ve öğreneceksiniz. Anlattıkları yerlere gitmiş kadar olacak ya da böyle bir arzu duyacaksınız. Tam teşekküllü bir gece hayatı kılavuzuyla karşınızdayız

ZEVKÜSEFANIN ADRESİ YUNANİSTAN



Komşudan başlamaya ne dersiniz? Mitolojik efsanelerinde bile Tanrılar için kurulmuş sofralardan bahsedilen bir ülkenin adının yüzyıllardır eğlenceyle, zevküsefa ile anıldığını bilmeyen yok. Tavernaları, Rum meyhaneleriyle gece hayatının nabzını tutan ve son yıllarda Türk turistlerin akınına uğrayan Yunanistan’da gece saat 22.00’den itibaren başlıyor. Başkent Atina’yı ve şehrin en ünlü mekanlarını, hayatının bir kısmını orada geçiren yazar ve DJ Oben Budak’tan başkası anlatamazdı: “Atina’nın merkezine 20 dakika uzaklıktaki Glyfada’da bulunan Sea Spice (@seaspiceglyfada) aslında bir balıkçı. Saat 20.00’ye kadar balık, meze, içki üçlüsüyle keyifli demlenmeler yaşanırken sonrasında baş­layan Yunan pop müziğiyle bizdeki gibi klasik eller havaya moduna transfer olunuyor. Yaş ortalamasının 25-40 arası olduğu mekana üzerinizde ne varsa, onlarla gidebilirsiniz. Pere, hamburgerleriyle ünlü bir brasserie. Geceleriyse DJ müziğiyle kulübe dönüşüyor. En iyi gününün Pazar olduğu mekan ünlü Yunan DJ’lerini ağırlayıp etnik house’la eğlendiriyor.

Atina’nın en güzel elektronik kulüplerin­den olan Six Dogs, dünyaca ünlü DJ’leri ağır­lıyor. Genelde tech house ve tekno partiler burada yapılıyor. Yaş ortalaması 20. Gider­ken canınız ne istiyorsa onu giyinin ama şık­lığı fazla abartmayın. Atina’nın Nişantaşı’sı olan Kolonaki’nin göbeğindeki Zurbaran ak­şam yemeğini yiyip sonrasındaki eğlenceye dahil olabileceğiniz bir yer. Popüler dans şar­kıları çalıyor ve neredeyse her gece kalabalık.

Son olarak gazino deneyimi yaşayabi­leceğiniz buzukilerden en şık ve en popüler olanı Athens Arena’dan bahsetmek isterim. Yeni sezonda Cuma ve Cumartesi geceleri Antonis Remos ve Despina Vandi’yi sahne­ye çıkaran mekandaki eğlence sabaha kadarsürüyor. 15 Euro’ya barda takılabileceğiniz gibi 140 Euro karşılığında dört kişilik bir masayı da rezerve edebiliyorsunuz. Buzuki kültürü Yunanlılar için çok önemli. Dolayısıyla üzerlerine en şık kıyafetlerini geçirmeyi atlamıyorlar.” Oben Budak’ı İstanbul gecelerini sormadan bırakmıyoruz. Naif ve Esnaf olmak üzere iki önerisi var: “Açıkçası ben etnik müziğe katlanamıyorum, bu yüzden artık İstanbul’daki gece kulüplerine çok fazla takılmıyorum. Pazar geceleri Naif’te 90’lar müziği etkisinde eğlenceli geceler düzenleniyor. Maslak’taki Esnaf’ta iyi yemek yiyip Türkçe şarkılar dinleyerek keyifli bir gece geçirebilirsiniz.” 

LONDRA'DAYIZ

Gazeteci-yazar Çağdaş Ertuna’yla Londra’yı keşfe çıkıyoruz. Okudukça bu mekanlara ışınlanmış gibi hissedeceksiniz.


40 GREEK STREET: 
Soho House’un 23 yıl önce ilk doğduğu yer. Saat sabah üçe kadar açık. Her yaştan tanıdık isme rastlamak mümkün. Burada eski bir rock yıldızıyla, bir Hollywood oyuncusuyla ya da Instagram’ı kasıp kavuran genç bir influencer’la karşılaşabilirsiniz. Her katta ve salonda ayrı eğlence var. Birinde canlı müzik, diğerlerinde DJ çalıyor.


MILROY’S:
 Soho’nun en güzel speakeasy barı. Dışarıdan minicik görünüyor, içeri girip de kütüphaneyi andıran kapısını itip karşınıza çıkan merdivenlerden aşağı indiğinizde kendinizi Londra’nın en güzel barlarından birinde buluyorsunuz.

ANNABEL’S: Londra’nın son zamanlarda en çok para harcanan üyelik kulübü Mayfair Berkeley Square’de bu yıl yeni yerinde açıldı. Kitsch dekoruyla ve yüksek fiyatlarıyla olduğu kadar tematik partileriyle de ses getiriyor. Bir gece için bütün kulübü ve dış cephesini ormana çeviriyorlar, Rita Ora’dan Massive Attack’e birçok müzisyeni ağırlıyorlar. Annabel’s’in Derek Blasberg’i danışma kuruluna almasıyla dress code’u da değişti. Gitmek için üye bir arkadaş edinmekte fayda var.

LOULOU’SMayfair’de 5 Hertford üyelik kulübünün gece mekanı. Rıfat Özbek’in dekorasyonunu yaptığı restoran-kulüp, Londra’nın görmek ve görünmek isteyenlerinin favorisi. En yakın rakibi Annabel’s’in aksine burada hâlâ dress code var. Spor giyim ve ayakkabı yasak. Seçmece bir kalabalığı var.


DOLLAR BABY:
 Doğu Londra’da bir striptiz kulübü olan Metropolis’in sadece Cuma akşamları açık gay kulübü. Sadece gay’ler için değil, herkes için eğlenceli. Milano Moda Haftası’nda Anna della Russo’nun defilesinde ünlü mankenlerle podyuma çıkan DJ Jodie Harsh burada çalıyor. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en çılgın, en eğlenceli kostümleri görmeye hazır olun.


THE JAZZ CAFE
:
 Camden’daki caz kulübü, Soho’daki Ronnie Scotts kadar turistik değil. Amy Winehouse’dan Herbie Hancock’a, Lana del Rey’den D’Angelo’ya birçok ünlü ismin sahneye çıktığı bir mekan. Hafta içi canlı müzik, Cumaları R/B ve hip hop, cumartesileri ise soul ve disco geceleri.


FABRIC:
 Kulübün önünde her zaman havaalanı güvenliğini hatırlatan uzun kuyruklar var. Seth Troxler’den Ben UFO’ya birçok DJ burada çalıyor. Resident DJ’leri arasındaysa Terry Francis ve Craig Richards var.


TRAMP:
 Mayfair ve Piccadilly arasında St. James’de. Üyelik gerektiren bir gece kulübü. Girmesi en zor olan mekanlardan. İçeride mutlaka ünlü isimlerle çarpışıyorsunuz. Geceye The Zodiac Room’da yemekle başlanıyor, Gold Room’da kokteylle devam ediliyor

İSTANBUL GECELERİ


Rotamız belli, Yunanistan’dan evimize uzanıyoruz. Gece hayatıyla ünlü şehirler listesinde başı çeken İstanbul’u anlatmak bu sayfalara sığmaz. 2000’li yıllardan itibaren eğlenceyi lezzet kültürüyle harmanlayan burayı, Twins Coctail Lab’in kurucuları, ünlü barmen kardeşler Yiğitcan ve Onurcan Gençer’e soruyoruz. Beş mekan sıralıyorlar: Klein (Harbiye), Alexandra (Arnavutköy), Toi (Kuruçeşme), Lucca (Bebek) ve La Boucherie (Nispetiye). Söz ikilide: “Klein’e 18-35 yaş arası her profilden insan girebiliyor. Gece kulübü konseptli olan burası elektronik müziğin önde gelen DJ’leriyle etkinlik bazlı çalışıyor. Giriş ücreti değişiyor ama ortalama 50-100 TL. Genel klasik kokteyller tüketiliyor. Gece boyunca iki kere sahne alan üç dansçısı meşhur. Alexandra’da 18-25 yaş arası, genç ve dinamik eğlenmeyi seven insan profili dikkat çekiyor. Giriş ücreti yok. Yüksek enerjili bir kokteyl bar olarak tanımlanabilir. Genelde insanlar en üst katta bulunan bar etrafında eğleniyor. Dünya mutfağı servis ediliyor. Toi’de 25-35 yaş arası şık giyimli bir insan profili var. Giriş ücreti yok. Lounge müzik eşliğinde servis edilen şefin masasından tadım yemekleriyle ünlü. Mahalle barı konseptindeki Lucca’da ördekli pappardella yedikten sonra kokteyl içmenizi öneririz. Yemek ve tiyatro konseptli La Boucherie’ye mutlaka uğrayın. Canlı müzik çalıyor, giriş ücreti alınmıyor ama rezervasyonsuz girmeniz zor.”

ÖZGÜRLÜKLER ŞEHRİ BARSELONA


Uyumayan şehirleri yazarken Barselona’yı es geçmek olmaz. Freelance etkinlik ve içerik yöneticisi, Rundamental koşu grubu kurucularından Pınar Mumcu, Barselona’nın sokak festivalleri, DJ performansları, konserleri, ellerinde içkileriyle sokaklarda sabaha kadar sohbet eden gençleriyle hareketli ve yüksek enerjili bir destinasyon olduğunu hatırlatarak başlıyor söze: “Şehrin en büyük kulübü ve konser mekanı olan Razzmatazz (@razzmatazzclubs), beş farklı odasıyla herkese hitap ediyor. Mekanın sahnesinde geçmişte Coldplay, The Gossip, Richie Hawtin gibi isimlere rastlamış biri olarak şiddetle öneriyorum. Indie ve elektronik müzik seviyorsanız Apolo’ya mutlaka uğrayın. ‘Nasty Monday’ ismiyle gece yarısı başlayan partileri şu anda buranın gece hayatına damga vuruyor. Barselona bir elektronik müzik şehri gibi görünse de ciddi bir rock ve indie rock dinleyici kitlesine sahip. Sidecar Factory Club (sidecar.es), 1982’den beri açık ve underground kültür ve de müzik takipçisinin kendini bulabileceği yegane mekan. Bunları sıralarken Primavera Sound Festival’e yer vermemek olmaz, olamaz. Bu etkinlik sayesinde Barselona hipster’lerin, indie müzik dinleyen herkesin mabedine dönüşüyor. Bir sonraki 30 Mayıs - 1 Haziran 2019 tarihleri arasında gerçekleşecek festival sırasında Barselona’nın nüfusu ciddi şekilde artıyor. Özgürlükler şehri Barselona’da nefis kokteyllere, İspanyol tatlarına doyacaksınız.”

(Getty Images Türkiye)


NEW YORK'TAYIZ

Gazeteci Ali Tufan Koç, New York’tan bildiriyor


Frenchette:
 İki şef, Riad Nasr ve Lee Hanson’un Brasserie kavramının bir tür reprodüksiyonu olarak açtıkları Frenchette, derli toplu bir New York gecesi solumak için iyi bir ara formül olabilir.


Reception Bar:
 Manhattan’da iyi kokteyl ve güzel insan kovalayan, gusto kelimesini cümle içinde gördüğünde mutlu olan, fit bir kitlenin yeni adresi.


Mission Chinesse Food Bushwick:
 New York’ta bir restoran asla sadece bir restoran değildir. Mission Chinesse Food bunun en şahane örneği. Kendisinden beklenen bir manevrayla bedenini Brooklyn’in pek hip muhiti Bushwick’in kollarına attı. Hipster kontenjanından.


Le Bain: 
Modası geçse, havası sönse de (göz boyayan bir kalabalık sayesinde olsa da) popülaritesini kaybetmeyen gece hayatı ikonları vardır. Meatpacking bölgesindeki Standard Hotel’in üst katındaki Le Bain de bunlardan biri. Makyajı ısrarla yüzünden akmıyor. Hâlâ Marc Jacobs ve tayfası, Victoria ve melekleri ve benzerleri ve diğerleri, Le Bain’in demirbaşlarından.


House of Yes:
 “Brooklyn ruhu, yaşam tarzı, gece hayatı, günahıyla sevabıyla bir kulübe dönüşseydi neye benzerdi?” sorusuna çok güzel cevap veriyor. DJ’i, burlesk dansçısı, hokkabazı, sihirbazı, tarot kart okuyanı, sesle şifa vereni, moda stilistiyle deneysel bir sirk havası yaratıyor. Sabit kadrosunda yok yok.


Zero, Babel, Resoluite: 
Kulüp ismi değil parti deneyimi organize ederek markalaşmış oluşumlar bunlar. Hangardan hallice mekanlarda, sanat enstalasyonu ve ertesi sabaha hatta öğlene uzanan DJ performanslarıyla kendilerini gösteriyorlar.


BİR BERLİNLİ ANLATIYOR


Berlin’i kime sorabilirim diye araştırmaya başladığım andan itibaren etrafımdaki herkes aynı isimde buluştu: Seyahat yazarı ve fotoğrafçı Levent Özçelik. Dört yıldır Berlin Mitte’de yaşayan ve kendi deyimiyle “her mekana en azından bakıp çıkan” Özçelik bu görev için biçilmiş kaftan. Önerileriyle buranın gece gezmesine bizzat gitmiş kadar olacaksınız: “Sıradan barlara benzemeyen, adeta gizli bahçe edasındaki Lebensstern; Charlottenburg semtinde Kurfürstenstrasse 58 numaradaki mekan, Cafe Einstein’ın üst katında konumlanıyor. Tabela filan aramayın; cafe’yi bulun, içeri girin, gıcırdayan ağaç merdivenlerden üst kata çıkın, Lebensstern tam orada. Mekan Quentin Tarantino’nun Berlin’deki başlıca uğrak noktası olarak biliniyor. Tarantino burayı o kadar çok sevmiş ki Inglorious Basterds’in bir sahnesini Lebensstern’de çekmiş. Eski Chester koltuklar, anneanne büfe dolapların ve daha pek çok özelliğiyle benzersiz bir yer. İkinci sırada küçük ama iddialı bir yerden bahsedeceğim: Buck and Breck (www.buckandbreck.com). Eğer içki konusunda hassas bir damağınız varsa, buraya mutlaka uğrayın. Bu barı Google haritalardan bulamazsınız. Rosenthaler Platz’dan Brunen Strasse yönüne yürüyün, köşedeki polis karakoluna gelmeden solda dikkat çekici bir enstalasyonun bulunduğu küçük bir dükkan göreceksiniz. Galeri tarzında bir mekan. Oturma kapasitesi 12 kişilik. Saat 19.00’da açılıyor.
Berlin’de gece nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, aradığınız yer Neue Odessa Bar (neueodessabar.de). House, elektronik müzik ağırlıklı çalan mekanda gençler sabaha kadar eğleniyor. Eski fabrika binasının avlusunda yer alan Katz Orange (www.katzorange.com) yaratıcı mutfağı ve kokteyl barıyla dikkat çekiyor. Berlin’e hangi arkadaşım gelse ilk götüreceğim yerlerden biri.”

(Getty Images Türkiye)


GENÇ, UÇUK KAÇIK AMSTERDAM


Yaramaz, sıra dışı, uçlarda yaşayan, enerji dolu bir kent olarak Amsterdam da bu konuda başrolde yer almalıydı. İki yıldır burada yaşayan, Madame Figaro dergisinde birlikte çalıştığım, eski arkadaşım yazar Carina Göknar’ı aradım. Göknar’ın kaleminden bu şehri birlikte keşfedelim: “Genç, diri ve dinamik! Dolayısıyla dans festivalleri ve büyük ‘venue’larda gerçekleşen DJ partileri revaçta. Tevekkeli değil; Amsterdam, dance müziğin dünyadaki en önemli merkezlerinden sayılıyor. Central Station (tren istasyonunun) arkasındaki A’dam Toren kulesi, içindeki gece kulübü Shelter’la müzikseverler için ciddi bir hotspot haline geldi.
Genel trend, dünya çapında tanınan DJ’lerin yanı sıra, yerel yeteneklerin de ev sahipliği yaptığı kalabalık partiler ve tekno, dub step, trance, hip hop, funk ve deep house gibi müzik türleri. Çok amaçlı endüstriyel mekanlar, şehrin gizli noktalarında yer alan depolar, bodrum katları ve bunlara tezat duran daha modern ve gösterişli yerlerin sinerjisiyle, herkese hitap eden bir gece hayatı kültürü oluşmuş burada.
Ünlülerin favorisi Jimmy Whoo ev sıcaklığı taşıyan, konforlu ve cool tasarımıyla en iyi ‘Dutch Design’ ödülünü almış, ses düzeniyle etkileyen lüks bir mekân. Rezervasyonsuz giriş neredeyse imkansız.
Mekan akustiğine önem verenlerin adresi Air. Misafirlerini hemen her akşam, özellikle house ve dance müzikleriyle farklı parti konseptleri çerçevesinde ağırlıyor.
Sugarfactory canlı performanslarıyla bilinen, yeni yeteneklere açık, yaratıcılığı besleyen bir kulüp. Soul ve Salsa geceleri dışında house ve tekno türlerinin çalındığı ‘Groove Control’ ve ‘Techno Tribe’ gibi gecelere giriş ücretli. İsmi gibi, biraz tatlı, biraz acı, canlandırıcı bir mekan, Bitterzoet. En güzel tarafı eklektik bir müzik yelpazesine sahip olması: rock’dan punk’a, hip hop’tan indie, ska, funk ve reggae’ye kadar her türden çalıyor. 2011’de açılan Chicago Social Club, perşembe, cuma ve cumartesi günleri eğlenceli bir gece kulübüne dönüşen, haftanın diğer günlerinde yakın arkadaşlarınızla rahat ve samimi bir ortamda içkinizi yudumlayabileceğiniz bir ‘late night bar’.


PARİS'TEYİZ

Mehmet Korutürk sabaha kadar ışıklarını söndürmeyen Paris mekanlarını yazdı.


Raspoutine: 
Yıllardır Paris’in en iyi kulübü olan Raspoutine’e, eğer kimseyi tanımıyorsanız girmeniz zor. Moda haftalarında daha da kalabalıklaşıyor. Paris’ten sonra Roma, Marakeş ve şimdi de Los Angeles şubeleri de açıldı.


Le Marta: Bir yıl önce Fouquet’nin içinde hizmet vermeye başlayan gizli bir mekan. Elektronik müzik çalan Le Marta’nın ilginç bir dekorasyonu var. Leonardo DiCaprio, Emily Ratajkowski, Alessandra Ambrosio, Winnie Harlow ve Ellen Von Unwerth’le karşılaşabilirsiniz.


Boom Boom:
 Hem bar hem de kulüp hizmeti veren 350 metrekarelik alanda rock ve hip hop ağırlıklı olarak 80’ler şarkıları çalıyor.


L’Arc:
Paris’in en ünlü gece kulüplerinden. Perşembe, Cuma ve Cumartesi geceleri saat 24.00’ten sabah saat 05.00’e kadar açık olan L’Arc, lansman kutlamalarının, after-party’lerin, özel davetlerin vazgeçilmezi.


SON SÖZ


Elbette gece hayatıyla ünlü şehirler bunlarla bitmiyor. Ortadoğu’nun Paris’i sayılan Beyrut’u, Kopenhag’ı, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’i, Copacabana plajı ve Leblon bölgesiyle ünlü Rio de Janeiro’yu, St. Petersburg’u ve karanlıktan ışık doğuran daha nice kentleri de unutmadık. Yerimiz kısa, geceler uzun... Tıpkı sınırsız eğlence vaat eden bu mekanlarda olduğu gibi. Biz yazdık, size de bizzat gidip oralarda geceyi yaşamak kalıyor, doyasıya, sabaha kadar...



Yazı: Selin Miloşyan

ELLE 2018, Aralık sayısından alınmıştır.


ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Türkiye 25 yaşında!

Mayıs sayımızda ELLE dergisi global kodlarıyla bir araya getirdiğimiz kendi alanlarında çok başarılı tam 8 isim ve 8 marka var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.