Alessandra Facchinetti, 2013'ten beri Tod's'un kreatif direktörü, Milano'nun merkezinde muhteşem bir “palazzo”nun üst katlarında yer alan stüdyosunda çalışıyor. Alessandra tam zamanında geliyor ama işle ilgili acil bir telefon sebebiyle “rehin” alınıyor. Tod's feminenliğinin ikonu: Moda konusundaki engin deneyimini yeni bir kadın fikri yaratmak için kullanan iyi yetişmiş, genç bir İkizler kadını (Milano'daki Institute Marangoni'den mezun, Miu Miu, Gucci, Moncler, Valentino ve Pinko için çalışmış, Pinko için Uniqueness line'ı geliştirmiş. Sezonlar yok ve sadece online bulabilirsiniz). Alessandra'nın bu röportajda açıkladığı gibi Tod's Italian Set projesi o kadına ithaf edilmiş.
Tod's CEO'su Diego Della Valle, Tod's kadın koleksiyonlarının Kreatif Direktörü olarak adlandırıldığınızda size ne söyledi?
Kendisi için çok şey ifade eden bir sektörde, tüm Tod's dünyasını içine alıp yansıtan bir görünüm yaratmak niyetiyle, projeyi yönetecek ve vizyon geliştirecek birini istediğini söyledi bana. Sanırım, neyin peşinde olduğunu hemen anladım: İster beğenin, ister beğenmeyin, Tod's bizim kolektif bilincimiz, İtalyan zevkini, İtalyan olmanın ne anlama geldiğini hatırlatıyor. Konuşmaya başladık, ilk başta ikonik “Gommino” hakkında, ta ki kültür ve estetik bakımından ortak bir zemin bulana kadar. Tod's tam bir “Made in Italy” konsepti. Belki bir kadınla, çok katı zevkleri ve fikirleri olan bir İtalyan kadınıyla çalışmak buna yardım etmiştir. Bir seneden biraz daha önceydi bu.
Her şey çok hızlı gelişti...
Bir aydan kısa sürede bu maceraya atılmaya karar verdik. Eylülde ilk İtalyan setini, 2014 ilkbahar-yazı sunduk. Martta aksesuvarlar üzerinde çalışmaya başladım, Tod's DNA'sının en derin kökleri oradadır. Genelde elbiselerle başlarım ama bu sefer tam tersi oldu. Bu sefer, önce çanta ve ayakkabısına bakıp sonra bir kadını giydirmeyi hayal ettim. Hiç de fena bir egzersiz değil.
Kim bu yeni kadın?
Tarih yok, arşiv yok, sadece bir algı: Kullanışlı olması için arzu duyan, dinamik bir yaklaşımla bağlantısı olan klasik rahatlık arayışında. Günümüzün seçkinlik tanımı. Tod's kadını yavaş yavaş biçimlendi. O kadını düz ayakkabılarla hayal etmek, tavrını daha net biçimde tarif etmemize yardım etti. Böylece elbise tasarlama aşamasına geçebildik. Daha net bir fikir ama asla daha basit değil. Bunu aklımızda tutmamız lazım. Kendi gardırobumda hep olmasını istediğim birkaç parçanın üzerine odaklanmaya karar verdim. Temel kumaşlardan pamuklu, poplini çok kullandım. Bu kumaşlara yeni kesimler ve detaylar vererek onlara sınıf atlattık. Onlara dokunduğunuzda bilirsiniz, alışık olduğunuz kumaşlar aslında, sadece yeniden yorumlandılar. Malzemelerin sadeliği işçiliğimizi gerçek bir Tod's damgası yapıyor. Gerçekten hemen fark ediliyor ve göze çarpıyor. Aslında önemli olan tek şey var. Güzel bir şeyler yaratmak, insanların hoşuna giden şeyler, illa bir trendi takip etmek gerekmiyor: Vazgeçilmezler. Onları hissedebilirsiniz, onlara dokunabilirsiniz, o parçalar uzun yıllar gardırobunuzda yer alacak.~
En sevdiğiniz tarz hangisi?
Bugün giydiklerim mesela: Grafik tasarımlı bir süveter ve pantolon, İngiliz erkeklerinin damalı deseninin tekrar yorumlanmış hali. Sadece orantısız. Aşırılıklarla oynamayı severim, özellikle de saptırmak istemediğiniz klasik motiflerle çalışırken.
Bir elbise seçerken fiyat/performans orantısına daha mı çok dikkat ediliyor?
Ekonomik açıdan, harcayacak parası olanlar için bile, ahlaki değerler göz önüne alınmaya başlandı. Ben bile giymediğim elbiseleri revize etmeyi seviyorum. Eski giysileri didiklemenin keyfini yeniden keşfettim. Her zaman mükemmel renkler, doğru orantılara sahipler.
Düz ayakkabılarla geçecek bir kış mı görüyorsunuz?
Evet. Yüksek topukluları sevsem de, birkaç yıldır düz ayakkabıları daha zarif buluyorum; akşam için de. Sanki aynı elbise düz ayakkabıyla eşleştiğinde bir tazelik gelmiş gibi oluyor. Fazlalıklardan kurtulmuş bir güzellik: Bazı durumlarda küçük bir detayı ortaya çıkarmak en iyisidir. Her zaman deneyebileceğiniz bir şey; çabanıza değecek bir deney.
Peki, ne zaman keyif için seyahat edersiniz? Masanızda bir defter var. Başlığı Ale'nin Hayalleri...
O bir hediye, yapmak istediklerimi, hayallerimi yazmak için. Şimdilik, orada duruyor, sayfaları boş. Onun da zamanı gelecek. Tek başına seyahat ettiğimde yerimde duramıyorum. Şehirleri yürüyerek gezmeyi seviyorum. Turistik haritaları çalışırım, bir şeyleri kaçırmaktan korkarım. Müzeleri veya tarihi bir binayı atlamam.
“İkon” kelimesiyle ilgili tek soru. Sizce de bazen kötüye kullanılmıyor mu?
“Lüks” kelimesi gibi. Çizim yaparken, referans olarak ikonik bir kadına ihtiyaç duyardım, tam gözümün önünde. Şimdi duvarda asılı güzel bir yüzdense, bir duygudan ve daha bütün ve derin bir enerjiden, daha iyi ilham alıyorum.
Bu, sizin tarafınızda, bir olgunlaşma alameti mi?
“İkon” tıpkı göz kamaştırıcı kelimesi gibi. Aklımıza getirdikleri bakımından. Bir şahıstan çok bir ürüne uygun olduğunu düşünüyorum. Tod's'u ele alırsak, lastik “Gommino” zamanla test edilen bir şey, fark edilirler, tanınırlar ve hatasız tarzdadırlar. Günün birinde modellerimden birinin marka için ikon haline gelmesini isterim. İkonik kadınlara gelecek olursak, eğilim şu yönde: Geçmişten gelen kadınları geri dönüştürmek. Ama sokakta tanıştığım her güzel kız aniden ikona dönüşebilir benim için. Bir daha onu asla görmesem bile.
