1999’dan bu yana Pantone, her yılın ruhunu yansıtacağını düşündüğü bir rengi seçiyor. Bu yıl seçilen “Cloud Dancer” ise saf, nötr ve sakin bir beyaz, beklenmedik bir tercih olarak öne çıkıyor. Pantone Color Institute Başkan Yardımcısı Laurie Pressman bu seçimi, “aşırı uyarılmış, aşırı yüklü bir dünyada yeni yaşam biçimleri arama isteği” olarak tanımlıyor. Kısacası Cloud Dancer hem bir arınma arzusuna hem de yeni bir başlangıç arayışına işaret ediyor.
Beyazın kültürel anlamı elbette çok katmanlı. Sakinlik vaat eden, göz yormayan, her şeye uyum sağlayan ve moda dünyasında neredeyse zamansız bir klasik. Aynı zamanda geleceğe dönük bir minimalizmi de çağrıştırıyor. Bir anlamda herkes için farklı, herkes için mümkün olan bir alan açıyor: bir “boş sayfa”, bir “yeniden başlama” daveti.
Ancak moda dünyası bugün bu “boş sayfa”yı çoktan çevirmiş durumda. 2025 yılı kreatif direktörlerin markalar arasında yer değiştirdiği, koleksiyonların kimlik tazelediği ve modaevlerinin yeni ritimler yakaladığı bir dönemdi. Yani moda zaten kendi “yeni başlangıcını” yaşadı. Hatta son sezonların trendleri, beyazın temsil ettiği minimalizmin tam tersine doğru ilerliyordu: canlı kırmızılar ve morlar, cesur hayvan desenleri, maksimal çiçekler, Bottega Veneta ve Chanel’de gördüğümüz güçlü dokular, büyük takılar ve aksesuarlar… Moda uzun süredir geri planda duran maksimalizme yeniden kavuşmuş gibiydi.
Calvin Klein’ın Bad Bunny kampanyası bile, yıllardır devam eden “beyaz atlet” minimalizmine doygunluğunu gösterdi. 2026’ya doğru ilerlerken moda daha parlak, daha iddialı ve daha enerjik bir estetik vadediyor. Üstelik yalnızca moda değil, popüler kültür de benzer bir renksel yönelim gösterdi. Bu sezonun en çok konuşulan rengi turuncuydu: yeni iPhone’un iddialı tonu, Taylor Swift’in albüm kapağı, sosyal medyada hızla yayılan turuncu paletler… Kültürü okuduğunuzda, 2026’nın rengi olarak bir turuncunun seçilmesi pek çok kişiye daha doğal gelirdi.
Elbette dünya bugün çok parlak bir yer değil, hepimizin içten içe bir “yeniden başlama” isteği var. Bu açıdan bakıldığında beyaz, kaçınılmaz bir sembol olabilir. Fakat güncel moda ve popüler kültürü temsil etmek söz konusu olduğunda daha canlı bir renk bu hikayeyi daha doğru anlatabilirdi.
Belki de Pantone’un seçimi, mevcut kültürü yansıtmaktan çok kimsenin tam olarak ulaşamadığı bir arzuyu işaret ediyor: temiz bir sayfa açma fikri. Belki de bu yıl beyazın asıl anlamı tam da burada yatıyor: gerçeklikten çok, arzu edilen bir başlangıcı temsil etmek.