KADININ GÜCÜ ADINA

İlham veren hikayelere de değinerek attığımız başlığı destekleyen ve aynı zamanda bunu sorgulayan detaylı bir kadın dosyası hazırladık.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 20 Haziran 2018
KADININ GÜCÜ ADINA PHILIPP JELENSKA, ACHIM LIPPOTH, BEAU GREAL Y/TRUNK ARCHIVE

Kadınlar dünyanın her yerinde özgürlükle, yenilikle, hayallerle ve sınırsızlıkla buluşmak, kaynaşmak istiyor. Her coğrafya kadınlığı bambaşka bir şekilde yaşıyor. Bir yandan cinsiyet eşitsizliği ve şiddet varlığını sürdürse de kadın hareketinin gücü de artıyor. Bu hareketler aynı zamanda kadınlara eğitim ve iş olanakları da sağlıyor. Kadın istihdamı için yerel yönetimlerde yüzde 15 kadın çalışan kotası uygulanıyor. Önümüzdeki haziran ayından itibaren kadınların araba kullanma hakkına sahip olacakları Suudi Arabistan’da, Riyad’da sadece kadınların katıldığı ilk moda haftası düzenlenirken, daha önce Eylül 2017’deki Paris Moda Haftası’nda Dior “Why there have been no great women artists” yazılı tişörtleriyle tarihte az sayıda başarılı kadın sanatçı olduğuna vurgu yapıyor. Amerika, Hollywood film endüstrisinin ünlü yapımcılarından Harvey Weinstein’ın taciz ve tecavüz skandalıyla sarsılırken dünyanın her yanından ve farklı sektörlerden kadınlar “me too” etiketiyle başlarına gelen cinsel taciz ve tecavüz deneyimlerini sosyal medyada paylaşıyor, ortak bir amaç için birleşerek güçleniyor, cinsel şiddeti kınıyor ve en önemlisi bu konuda farkındalık yaratıyorlar.

Gencinden yaşlısına, hangi coğrafyada bulunurlarsa bulunsunlar kadınların cinsiyet ayrımcılığıyla, ekonomik ve cinsel şiddetle, sırf kadın oldukları için çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını biliyoruz. Kadınlar, bu zorluklarla savaşmak, daha iyi şartlarda yaşamak, çalışmak, ekonomik alanda erkeklerle aynı haklara sahip olmak, dünyadaki eşitsizliğe karşı durmak için de çeşitli yollarla mücadele etmeyi sürdürüyor.

ONLAR SUSMADI VE...

Sanayi Devrimi’nin yoğun olarak yaşandığı dönemde İngiltere ve Amerika’da grev yaparak çalışma koşullarının düzeltilmesi için çabalayan kadınlar hala daha iyi koşullar için seslerini duyurmaya devam ediyor. Geçtiğimiz ocak ayında Amerika’nın farklı eyaletlerinde sokağa çıkanlar (kadınlar tabii ki çoğunluktaydı), Women’s March adı altında büyük yankı uyandıran bir yürüyüşe imza atıp maaş ve sağlık konularında eşit hak talep etti, cinsel tacizi kınadı, kürtaj erişiminin kolaylaşmasını istedi. Bu yürüyüş ABD tarihinin en büyük tek günlük protestosu olarak kayıtlara geçti. Eşitlik, adalet ve ifade özgürlüğü konularında farkındalık yaratan yürüyüş Londra, Paris, Berlin, Delhi gibi şehirlere de yayılarak oralardaki kadınlara cesaret verdi. İran’da kadınların yasaklara meydan okudukları, 2018 yılında başlayan Beyaz Çarşamba hareketi (#WhiteWednesdays) de, Women’s March’ın yarattığı özgürlük dalgalarından biri. Amerika’daki bu yürüyüş sadece beyaz kadınların haklarını aramakla eleştirildiği için hemen sonra, geçen ocakta düzenlenen kadınlar yürüyüşü göçmenlerin sesine de yer verip Wind Of Spirit isimli göçmen organizasyonu tarafından desteklendi. Harvey Weinstein skandalının ardından, aralarında ünlü birçok ismin de bulunduğu pek çok kadının susmaktan vazgeçip başlarından geçenleri ifşa etmeleri de bu hak arama hareketinin uzantısı olarak yorumlanabilir. Skandal ve suçlamaların ardından Oscar ödüllerini dağıtan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, Harvey Weinstein’ı üyelikten çıkardığını açıkladı. New York Başsavcılığı’ysa Harvey Weinstein’a şirketi bünyesinde çalışan kadınlara cinsel tacizde bulunmak ve personeli sözlü olarak ölümle tehdit etmek suçlamasıyla dava açtı.

ADWOA ABOAH, SEVGİ SOYSAL VE ELENA FERRANTE

Gana asıllı İngiliz model ve feminist aktivist Adwoa Aboah 2016 yılında kurduğu Gurls Talk (gurlstalk.com) platformuyla kadınları konuşmaya, paylaşmaya davet ediyor. Bu platformda kadınlar depresyonla, bağımlılıklarla, tacizle, cinsellikle, aileleriyle yaşayabilecekleri sorunlarla ilgili online olarak konuşuyor ya da konferans ve buluşmalarda bir araya gelip fikir alışverişinde bulunuyor. Adwoa yıllar önce uyuşturucu ve alkol bağımlısı olduğunu, intihara teşebbüs ettiğini ve tedavi gördüğünü söylüyor. “O zamanlar benim de Gurls Talk gibi bir platforma ihtiyacım vardı” diyerek bunu yüksek sesle konuşmanın önemine değiniyor. İtalya’dan Elena Ferrante gibi bir kadın yazar çıkabiliyor ve daha önce Sevgi Soysal’ın Tante Rosa kitabında yazdığı, kocasını ve üç çocuğunu geride bırakıp tutkularının peşinden giden Rosa’nın hikayesi gibi iki çocuğunu terk eden ama bundan pişmanlık duymayan, aksine tuhaf bir rahatlık hisseden Leda’nın hikayesini anlatabiliyor. Kitaplarıyla bugün İtalya ve dünyada kadınlık sorunlarına, anne olmanın pespembe bir projeden ibaret olmadığına, kocaları tarafından terk edilen ama ayakta kalabilen kadınlara değinirken kadın mücadelesine önemli bir katkıda bulunuyor, hemcinslerini seslerini duyurmaya ve erkek egemenliğine meydan okumaya davet ediyor.

KADINLAR NASIL ÖZGÜRLEŞECEK?

2000 yılında yayımlanan Karanlık Kız romanında Elena Ferrante’nin anneliğin de zaafları olabileceğini utanmadan normalleştirerek yazdığı gibi Hintli feminist şair ve performans sanatçısı Rupi Kaur da (@rupikaur_) 2015 yılında Instagram’da pijamalı bir kadının uyuduğu sırada regl olduğu kanlı fotoğrafını paylaşabiliyor. Ama hemen ardından sansür geliyor, Instagram fotoğrafı kaldırıyor. Erkek egemenliğini alkışlayan bir kültürden gelen ama buna başkaldıran Kaur, sansüre boyun eğmiyor. “Bu çıplak bir fotoğraf değil. Sayfalarınız nesneleştirilen ve insan muamelesi görmeyen kadınların (ki pek çoğu reşit değil) sayısız fotoğrafı/hesabıyla doluyken kanadığımda sorun çıkaran kadın düşmanı toplumun egosunu ve gururunu beslemediğim için özür dilemeyeceğim” mektubuyla topluma kafa tutuyor. Ardından Instagram, fotoğrafın yanlışlıkla kaldırıldığını belirtip özür diliyor. Şiirlerden ve kendi çizdiği illüstrasyonlardan oluşan Süt ve Bal kitabıyla 2017 yılında New York Times’ın çoksatan listesinde başı çeken Kaur, kadınları kendileri gibi olmaya çağırırken, onların, kimlikleriyle barıştıklarında özgürleşebileceklerini dile getiriyor.

ALTERNATİF BİR AKTİVİZM

Dünyaca ünlü ABD’li soul şarkıcısı Alicia Keys makyajın baskısına hayır diyerek başlattığı “no makeup” hareketiyle aslında, toplumun dayattığı kusursuz güzellik diktatörlüğüne başkaldırıyor, makyaj yapmadan kendini güzel, özgür ve doğal hissettiğini anlatıyor. New Yorklu yazar Karley Sciortino, Slutever (slutever.com) blog’unda cinsellikle ilgili birçok tabuyu sorguluyor. Fotoğraflarında kadın bedenini doğallığıyla ve tüm kusurlarıyla yansıtan Ashley Armitage, Alicia Keys gibi, kusursuzluk imgesine karşı duruyor. Tavi Gevinson kurduğu rookiemag.com platformuyla kadınları konuşmaya, paylaşmaya teşvik ediyor. Kanadalı feminist sanatçı, Gucci’nin ilham perisi Petra Collins (@petrafcollins), dişiliği en sıradan ve defolu haliyle yansıttığı fotoğraflarıyla kadınların tek bir modele hapsedilmemeleri gerektiğine dikkat çekiyor. Bu kadınlar ve daha birçok isim kendi öznel yolculuklarında biraz daha özel, içsel ve alternatif bir aktivizmin sözcüsüne dönüşüyor, özellikle Z kuşağı gençlerine ilham veriyor.

Bu daha sanatsal ve kişisel çizgide gelişen feminist duruşa paralel olarak kadın-erkek eşitsizliğini her fırsatta dile getiren, siyasi ve ekonomik arenada kazanılması gereken eşit haklar için savaşan Emma Watson, Beyonce, Scarlett Johansson, Patricia Arquette, Helen Mirren gibi starlar da yıllardır devam eden kadın yürüyüşünün en son halkalarından. Akademisyen ve yazar Sara Ahmed, Feminist Bir Yaşam Sürmek kitabında feminizmi“hepimizin içindeki feminist oyunbozanı hem uyandırmayı hem de özgür kılmayı amaçlıyor” şeklinde tanımlarken aslında bu yazıda benim de yapmak istediğim parmak basıyor.

Peki Türkiye’de biz kadınlar neler yapıyoruz? Akademisyen Elif Yaşaroğlu, “Türkiye’de Feminizm Hareketi Kadını Özneleştirdi mi?” yazısında, “Türk kadını birinci dalga feminist hareketin temel amacı olan oy kullanma hakkını kolay elde etmiştir. Fakat bu tepeden inme ve olayların doğal seyrine aykırı olarak mücadele etmeden alınan hak, Türk kadın tarihinde 1980’lere kadar gelecek bir tıkanmaya sebebiyet vermiştir” diye not düşüyor.

ZİHNİYET DEĞİŞİMİ ŞART

24 Ocak 1980’de alınan ekonomik kararların da etkisiyle kadının iş gücüne katılımının artması dışında 80’lerden itibaren Türk kadınının bir uyanışa geçtiğini gözlemliyoruz. Sivil toplum kuruluşlarının organize olmaya başlamasıyla, kadın sorunlarının tartışılmasıyla ve kadın hareketinin en somut başarılarından olan 2002 yılındaki Medeni Kanun Reformu’nun kabul edilmesiyle kadın kimliğinin güç kazandığı dikkat çekiyor. Yine bu yıllarda kadın hareketinin Mor Çatı gibi birçok kadın sığınağı modeli geliştirmesi de önemli bir adım. Özetlersek bugün kadınlar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de daha hakkaniyetli bir yaşam için mücadeleye devam ediyor.

2004 yılında ülkemizin önde gelen iş kadınlarının kurduğu Türkiye İş Kadınları Derneği’nin (TİKAD, tikad.org.tr) çalışmalarını dernek başkanı Nilüfer Bulut şöyle anlatıyor: “TİKAD kadınların ekonomik ve politik hayat içerisinde daha fazla yer tutması amacıyla 2004 yılında doğan bir sivil toplum kuruluşu. En güncel projemiz TİKAD Yatırım AŞ’den söz etmek isterim: TİKAD Yatırım AŞ, dernek üyesi iş kadınlarının ortaklaşa kurduğu ve ekonomik gelişimi sosyal girişimcilikle bütünleştiren örnek bir projedir. Büyüme potansiyeli olan kadın işletmelerine finansman, mentorluk, network olanakları sağlama misyonuyla kurulan TİKAD Yatırım şirketi, bu imkanlardan yararlanmak isteyen kadın işletmelerinden başvuruları almaya başladı bile.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) son açıkladığı cinsiyet eşitsizliği raporunda Türkiye’nin 144 ülke arasında 131’inci olduğunu söylemek gerekiyor. Çalışma hayatındaki en önemli sorunlardan birisi de cinsiyet eşitsizliğine dayalı bir dizi uygulama. Ücret eşitsizliğinden terfi eşitsizliğine dek uzanan bu skalada aşılması gereken çok fazla sorun yer alıyor. Rapora göre, Türkiye’de üst düzey yönetimde yer alan kadın oranı sadece yüzde 18. Toplumdaki zihniyet değiştiğinde, o toplumun parçası olan şirketlerdeki karar mekanizmalarındaki algı da kendiliğinden değişecektir.”

“İŞ DÜNYASI CİNSİYET EŞİTLİĞİ KONUSUNDA DEVRİM YARATABİLİR"

 ÜMİT BOYNER / Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi

“Türkiye’de kadınların ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlara katılımları ve temsilleri eşitlikçi ve demokratik toplumların hayli gerisinde olmaya devam ediyor. İş dünyasının, cinsiyet eşitliği konusunda bir zihniyet devrimi yaratmak için çok önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. Boyner Grup olarak bu alanda ileriye dönük kapsamlı çözümler sunmak için çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bizim için iş hayatında cinsiyet eşitliği kadın-erkek eşitliğinin de ötesinde bir demokrasi meselesi.

Boyner Grup’ta kadın çalışan oranımız yüzde 45. Kadın yönetici oranımızsa Türkiye ve dünya ortalamalarının çok üzerinde, yüzde 41 seviyesinde. Tüm grup genelinde ve her seviyede çalışanımızın eşitlik anlayışıyla yönetime katıldıkları bir iş modeli oluşturuyoruz. Grup şirketlerimizin genel müdürleri ve holding başkan yardımcıları gibi üst yönetim seviyelerinde neredeyse yüzde 50’lik dengeyi sağladığımız için mutluyuz.

2009 yılından günümüze her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel bir kampanya hayata geçiriyoruz. Bu kampanyalarda toplumun tüm kesimlerinden kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerini duyurmayı ve bakış açımızı yansıtmayı hedefliyoruz. Sadece kendi çalışanlarımız değil, tedarikçilerimiz arasındaki kadınları da güçlendiren, sektöre ve ülkeye örnek olan projeler geliştiriyoruz. 

2015 yılında başladığımız, Birleşmiş Milletler düzeyinde pek çok ödüle layık görülen İYİ İŞLER – Boyner Grup Kadın Tedarikçileri Güçlendirme Programı, bu yıl yeniden düzenleniyor. Tedarik zincirinde kadınların güçlendirilmesi ve kamuoyunda kadın-erkek eşitliğine ilişkin farkındalık sağlanması konularında çalışmalarımız devam ediyor. Hem Türkiye’de hem de küresel platformlarda iş dünyasında ve sosyal hayatta toplumsal cinsiyet eşitliği için çalışmaya ve örnek projeler üretmeye devam edeceğiz."

Sanayi Devrimi’nin yoğun olarak yaşandığı dönemde İngiltere ve Amerika’da grev yaparak çalışma koşullarının düzeltilmesi için çabalayan kadınlar hala daha iyi koşullar için seslerini duyurmaya devam ediyor.

GİRİŞİMCİ OLMANIN PÜF NOKTALARI

Türkiye’de kadın varlığı önündeki en önemli engellerin geleneksel aile yapısı, toplumsal değer yargıları, mesleki alanda kadın eğitim düzeyinin düşüklüğü, kadının doğurganlığı, ev işleri ve çocuk bakımının kurumsallaşamaması olduğunu biliyoruz. Bakın, özel olarak görüştüğümüz Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) kurucu üyesi, Türkiye Mermer Doğaltaş ve Makinacıları Üreticileri Birliği (TÜMMER) yönetim kurulu üyesi, Zuhal Mansfield neler öneriyor: “Acilen nüfusun diğer yarısını teşkil eden kadınlar için kotalar getirilmeli. Başlangıç için yüzde 30 kadın kotası şart. Her alanda sosyal, ticari ve siyasi kotalar konduğunda kadınlara yer açılacak ve ülkemiz kadının iş gücünden faydalanabilecek. Böylece kadınlarımız kendilerine olan öz güvenlerini geri kazanacaklar. Vatandaşlık mükellefliğinde, okuldaki sınavlarda, trafik ve hukuk cezalarında, ödemekle yükümlü olduğu vergide eşit olan kadın, sosyal ve ekonomik olarak da tartışmasız eşit olmalı.” Başarılı bir girişimci olan Mansfield, kadın girişimci adaylarına önerilerde bulunuyor: “Anahtar sözcük, karar vermek. Bu gerçekleştiği an, gerisi yaşanması gereken bir süreçten ibaret. Kararı kolay kılan birçok alt unsursa şunlar: iş planı yapın, yapmayı düşündüğünüz konuyla alakalı şahsi donanım eksikliğinizi tamamlayın, pazar araştırmasını ihmal etmeyin, sabırlı, disiplinli olun, doğru ekip ve ortakla yola çıkın ve kendinize güvenin.”

KAGİDER’İN PROJELERİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

SANEM OKTAR / KAGİDER Başkanı

“KAGİDER’de sürdürdüğümüz tüm çalışmalar kadınların iş hayatında daha aktif yer alması ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması hedefine hizmet ediyor. Bu çalışmalarımızı şöyle özetleyebilirim:

• Dünya Bankası’yla birlikte şirketlere Fırsat Eşitliği Sertifikası veriyoruz. İki-altı ay arasında değişen bir araştırma, izleme sürecimiz var. Sonuçta, şirket içerisinde insan kaynaklarının yapısını değiştiriyor, toplumsal eşitlik eğitimi veriyoruz. Karşılığında da toplumsal fırsat eşitliği sertifikası sunuyoruz. Yani kadın dostu şirketsiniz diyoruz.

• Finans kurumlarını sosyal sorumluluk çalışmalarına özendirmek için Garanti Bankası ve Ekonomist dergisi iş birliğiyle 11 yıldır düzenlediğiniz Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’yla kadın girişimciliğini teşvik ediyor ve başarı hikayeleri üzerinden ilham veriyoruz. Yarışmaya 34 bin başvuru aldık.

• Işık Üniversitesi’nin akademik iş birliğiyle KAGİDER Pusula adlı bir internet portalı kurduk. Bu platformda, İşimi Kuruyorum Eğitim Modülleri’nin yanı sıra, yeni girişimciler için girişimciliğe dair akademik eğitim modülleri, yararlı bilgiler, ilham veren başarı öyküleri ve finansal erişim bilgileri yer alıyor. Eğitimi tamamlayanlar bankalardan uygun krediler alabiliyor.

• Çalışma hayatındaki kadın çalışan sayısını artırmak için Geleceğin Kadın Liderleri (GKL) projesini başlattık. GKL kapsamında 20-25 yaş aralığında, üniversiteden yeni mezun veya son sınıf öğrencisi başarı potansiyeli yüksek ve eşit fırsata sahip olmayan genç kadınlar seçiliyor, bu kadınlara eğitim ve mentorluk desteği veriliyor.

• Kadınların teknoloji alanındaki başarılarını desteklemek amacıyla Microsoft ve Aydın Doğan Vakfı iş birliğiyle teknolojinin Liderleri yarışmasını gerçekleştiriyoruz.

• 8 Mart 2017’de Kadından Al-Malı, Memleket Kazanmalı kampanyasını başlattık. Bu kampanyada hedefimiz kamu ve özel sektörün satın alımlarında daha fazla kadın tedarikçiyi dahil etmelerini ve bu konuda hedef koymaları yönünde farkındalık yaratmayı sağlamak.”



                                                                                  PHILIPP JELENSKA-TRUNK ARCHIVE

İLHAM VERİCİ BİR PROJE

Kadın girişimcilerden, kadınların Türk ekonomisine katkısından bahsederken Amerika’da kurulmuş, Türk el sanatçılarına geniş bir yelpazede destek veren, kadınların sürdürülebilir gelir elde etmesine katkı sağlayan bir sivil toplum kuruluşu olan Anatolian Artisans’dan (anatolianartisans.org) söz etmemek olmaz. Anatolian Artisans’ın Türkiye Koordinatörü Karaca Erdem projeyi şöyle anlatıyor: “Biz, çalıştığımız grupları bağımsızlaştırmaya ve ardından bağımsızlaştırmak üzere yeni bir grupla çalışmaya odaklıyız. Bu süreçte kadınları girişimci kendimiziyse danışman gibi konumlandırıyoruz.

Kadınlara başlangıçta hem malzeme ve atölye kuruluşu için destek oluyoruz hem de düzenli atölye çalışmalarıyla becerilerini geliştirip yeni ürün koleksiyonları hazırlamalarını sağlıyoruz. Yurt dışında pazarlama desteği ve farklı markalarla irtibata geçmelerine olanak sağlayan network’lere dahil olmalarına da yardım ediyoruz. Şu an aktif iki grubumuz bulunuyor: Biri kazadan yaralı kurtulan Somalı madenci eşleriyle yürüttüğümüz Soma Artisans projesi, diğeriyse Suriyeli mülteci kadınların sürdürülebilir gelir elde etmelerini sağlama amacıyla hayata geçirilen Palmyra Design.” 

Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinden, Big Chefs’in yaratıcısı Gamze Cizreli’nin başlattığı “Toprağın Kadınlarından Sofralara” projesi de kadın istihdamının gelişmesi için neler yapıldığına dair güzel bir örnek: “Kırsaldaki kadınlarımızın ürettikleri ürünleri, ilkbahar-yaz menümüzden başlayarak misafirlerimizle buluşturuyoruz. 14 kadın üreticiyle başladığımız projenin daha da büyüyecek olması bizi çok heyecanlandırıyor.”

SON SÖZ

Ülkemizde ve dünyada, başrolünde kadınların yer aldığı güzel şeyler oluyor. Kadın gücü etrafında bir ivmenin artışı gözlemleniyor. İstanbul’daki Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan binlerce kadını hatırlayın; ya da @siddetenoktakoy ve benzeri platformları... Beyonce’nin Flawles (Kusursuz) şarkısında Nijeryalı yazar Chimamanda Ngozi Adichie’nin “Hepimiz Feminist Olmalıyız” konuşmasından alıntılara yer vermesini ya da aynı yazarın moda dünyasına, Dior’un baş tasarımcısı Maria Grazia Chiuri’ye nasıl ilham olduğunu... Son olarak Sara Ahmed’in Feminist Bir Yaşam Sürmek kitabında sözünü ettiği bir cümleyi hatırlatayım: “Feminist eylemin sudaki halkalara veya esintinin yüzeyi hareketlendirmesi sonucu oluşan küçük bir dalgaya benzediğini düşünüyorum; her hareket bir başkasını, dışa doğru büyüyen bir başka halkayı oluşturur.”

Ülkemizde ve dünyada, başrolünde kadınların yer aldığı güzel şeyler oluyor. Kadın gücü etrafında bir ivmenin artışı gözlemleniyor.



YAZAR: SELİN MİLOŞYAN

ELLE MAYIS SAYISINDAN ALINMIŞTIR.


ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Türkiye 25 yaşında!

Mayıs sayımızda ELLE dergisi global kodlarıyla bir araya getirdiğimiz kendi alanlarında çok başarılı tam 8 isim ve 8 marka var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.