RAW FOOD HAKKINDA HER ŞEY!

40 derecenin üzerinde pişirmeye hayır!

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 24 Haziran 2013
RAW FOOD HAKKINDA HER ŞEY!
Raw Food, yani çiğ beslenme felsefesi, vitaminlere ve hazmı kolaylaştıran enzimlere zarar verdiği gerekçesiyle besinleri 40 derecenin üzerinde pişirmeyi reddediyor. Kaliforniya'da yaşayan “Raw Foodist” Mehmet Ak, bize genç ve sağlıklı kalmanın sırlarını anlatıyor.





Çiğ beslenme yaşam tarzında genel anlamda aklınıza gelen bütün sebzeler, meyveler, kavrulmamış kuruyemişler, bazı kökler ve çiçekler, her türlü baharatlar, saf zeytin yağı, saf hindistancevizi yağı, işlenmemiş kendir, kenevir tohumu yağı kullanılıyor. Ancak bazı sebzeler ve tahıllar enerji gücü az olduğundan dolayı kullanılmıyor. Aşırı ısıya tutulmamış olan organik her şeyi yemekte özgürsünüz. Devamını Mehmet Ak'tan dinliyoruz:


~ 


ELLE: Çiğ beslenme felsefesini diğerlerinden ayıran özelliği nedir?


MEHMET AK: Çiğ beslenme aslında bir yaşam tarzı. İnsanın kendini sevmesi, yaşadığı evren ve doğanın farkında olması, doğa ile dengeyi kurması ile gerçekleşiyor. Vücudumuzun bizim kalemiz olduğunu düşünürsek, bizim sorumluluğumuz kalenin bekçilerini enerji destekleri ile beslemek. Çiğ beslenme, insanın yeryüzüne geldiği zaman Adem ve Havva gibi ilk yediği orijinal yemek şekli Bizler milyonlarca yıl çiğ yiyerek buraya kadar geldik. Çiğ beslenme mutfağının çok önemli faktörlerinden birisi gıdaların enzim gücünü koruması. Bu da yiyeceklerin hazırlanmasında ısı derecesinin 40 derecenin üstüne çıkmaması ile sağlanabiliyor. Tabii bu işlem pişirmeden, yavaş yavaş hava ile kurutma yöntemi ile yapılıyor. Kısacası, bazı gıdaların güneşte kuruması ve canlılığını korumuş olması gibi bir teknoloji. Bu yöntemle yiyeceklerden alınan enzimlerin maksimum düzeyde vücudun sindirimi ve emilimi için kullanıldığı çalışmalar sonucu ispatlanmıştır.


Bu arada bu yaşam tarzında asıl amaç, az yemek ile çok enerji almaktır. Bu da yine her ürünün organik olmasını içeriyor ki, biz buna özellikle çok dikkat ediyoruz. Organik ürünler yüzde 350'ye kadar çıkan fazla enerjiye sahiptir. Filizleme sistemiyle vücudumuza aldığımız her besinin tam bir protein değeri var, bizler bu proteini tam orada yakalayabiliyoruz. Filizlenmeyi çok sağlıklı buluyoruz ve ekonomik olduğundan dolayı da tavsiye ediyoruz. Çiğ beslenme orijinalliğini önemli bir noktaya daha getiriyor ve “kendimizi sevdiğimiz gibi hayvanları da sevelim” diyor. Bunun ne demek olduğunu anlıyorsunuzdur. Çiğ beslenmede, canlı olarak yenilebilecek her gıda düşünüldüğünde hayvansal ürünlerden kaçınılması tavsiye ediliyor.


~ 


ELLE: Neleri yemekte özgürüz?


M.A.: Biz diyoruz ki, günlük yaşantıda yüzde 50 yeşil, yüzde 25 meyve olsun ve geriye kalan yüzde 25 de kuruyemişler olsun. Optimum sağlık için çok kalsiyum gerekmekte. Bu da ancak bol yeşillikte mevcut. Çiğ beslenmek demek zaten, özgürlük demek. Çünkü başka bir beslenme sisteminden çıkmak ve yeni bir sisteme özgürce karar vermek, bu beslenme tarzına çok büyük bir özellik kazandırıyor. Bundan dolayı pişirilmeden yenebilecek her şeyi yemekte özgürsünüz. Konsept, kalori hesabı yapmak yerine neyin nasıl yenileceğini ve neyin neyle karıştırabileceğini öğrenmeye dikkat çekiyor, yani neyi ne ile yediğiniz önemli. Bu da bize çiğ beslenmenin başlı başına bir kültür, bir yaşam tarzı olduğunu gösteriyor. Bu noktada beyin gücümüzü ve iç dünyamızı birbirine bağlamak konusu ortaya çıkıyor. Besinlerin vücutla dengesi göz önünde bulundurularak pH değerlerine göre beslenilmesini öneriyor. Örneğin, kavun ya da karpuz ile diğer meyveleri karıştırmanız önerilmiyor. Özellikle tohumları ve kuruyemişleri yemeden önce 6-12 saat suda bekleterek enzim hareketinibaşlatıp temelde tutmaya çalışıyor.





ELLE: Ünlü isimler arasında bu beslenme şeklini uygulayanlar kimler?


M.A.: Geçmişe göz attığımızda, ünlü bilim adamları Sokrat, Aristo, Plato vejetaryen olan isimler. Canlı ağırlıklı beslenme tarzlarıyla ön plana çıkan isimler özellikle bugün dünyanın birçok yerinde kendi adına sağlık enstitüleri bulunan kişiler. Hipokrat da bu beslenme şeklini baz alan en önemli isimlerden. Günümüz Hollywood ünlülerinden Uma Thurman, Demi Moore, Natalie Portman, Woody Harrelson çiğ besleniyor. Ayrıca model Carol Alt, Alicia Silverstone, Ram Dass, Anthony Robbins gibi birçok isim listeye eklenebilir.


~ 


ELLE: Herkes çiğ beslenme şeklini kendi başına uygulayabilir mi?

M.A:
Elbette uygulayabilir ve çok eğlenceli olduğunu sürekli duyuyoruz. Klasik anlamda beslenmenin dışına çıktığımız için her hazırladığımız tabak, aromasıyla ve canlılığıyla bir sanat eseri olarak sunulabiliyor. Her türlü yemeği, sebzelerin kesilmesi ve masaj yöntemleri ile pişirilmiş tadında bir lezzet ile sunabilirsiniz. Hakiki raw chocolate ve kaju'dan çok lezzetli pasta türleri hazırlanabiliyor. Üstelik her şeyi 5 dakikada hazırlayabilecek, yedikten sonra da asla pişmanlık duymayacaksınız. Çiğ tatlılar oldukça popüler ve hazırlaması çok kolay.





ELLE: Bu beslenme şeklinde yiyeceğimiz yemeklerin miktarında herhangi bir sınırlama getiriliyor mu?


M.A.: Bazı sınırlamalar var elbette. Alkolün ve kahvenin bu yaşam tarzına uymadığı kesin. Daha önce de belirttiğimiz gibi hazırlanan gıdaların karışımı ve meyvelerin yemek esnasında yenilmemesi önemli. Yemek esnasında su içilmemesini, ılık kafeinsiz çay içilmesini öneriyoruz. Buz kullanılmaması nı öneriyoruz. Herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir beslenme şekli olan çiğ besin mutfağında gıda karışımına çok dikkat edilmesi gerekiyor. Bugün Amerika'nın birçok eyaletinde özellikle de sağlık merkezlerinde çiğ beslenme ile tedavi


yöntemleri kullanılıyor.


~ 


ELLE: Herkes bu beslenme şeklini uygulayabilir mi?


M.A: Evet özel sağlık sebeplerinden dolayı, doktor tarafından aksi reçetelenmediği sürece herkes kafasında soru işareti olmadan bu beslenme şekli ile yaşayabilir. Bazı kolon hastalığı ya da alerjik reaksiyonlar sonucu çok sıkı diyet listeleri ile bize gönderilen kişiler için özel tarişerimiz de mevcut. Yutkunma problemi olanlar da, gıdaları çırpıcıdan geçirerek sıvı şeklinde içebilir ya da “smoothie” şeklinde alabilir. Yapılan çalışmalarda birtakım alerjik reaksiyonların doğal çiğ beslenme şekli ile aşılabileceği görülmüş. Bu da bazı alerjik reaksiyonların aslında gerçekten alınan gıdadan değil de, vücudun onu yabancı bir madde olarak algılamasından dolayı gerçekleştiğini gösteriyor. Özellikle çiğ beslenerek başta sindirim sistemimizin temizlenmesi ile vücudun algı ve cevap verme mekanizması yeniden eski haline dönebiliyor. Bağırsak iltihabı olarak da bilinen kolit ya da chron hastalığında pişmemiş yemek riskli olarak bilinirdi. Bugün yüzde 100 çiğ beslenme ile bu hastalığın tedavisi Amerika'da Health Institute'larda kullanılıyor. Başında da belirttiğim gibi doğadan gelenin bize bir zararı yok. Ne şekilde alındığı önemli. Yiyeceklerin püre ya da sıvı şekilde, kurutma ya da ısıtma yöntemi ile alınması, sindirim ya da gaz problemleri olanlarda Çiğ beslenmeye geçiş döneminde yardımcı olur. Bugünün beslenme şeklinde yüksek asitli, şekeri kızartılmış, katkı maddesi çok, raf süresi beş yıla kadar uzayabilen yemeklerin arasında en masumu ve zararsızı çiğ beslenme türü. Çünkü insan vücudunun optimumu düşünülerek tasarlanmış.





ELLE: Çiğ beslenmenin yıldızı olarak hangi sebze ve meyveler ön plana çıkıyor?


M.A.: Listenin üstünde yeşiller yer alıyor. Biz özellikle toprak altında yetişen sebzelerin bile yaprak kısımlarının yemeğe ilave edilmesini öneriyoruz. Çünkü güneş enerjisi ile asıl temas eden yaprak kısımları olduğu için enerjinin en yoğun olduğu kısım kökten ziyade yapraklarıdır. Her türlü yeşil, özellikle de koyu renkli yeşiller kalsiyum açısından zengin. Smoothie'ler için doğal şeker ve çekirdekleri güneş enerjisini absorbe edebilme özelliğine sahip olduğu için özellikle kuru incir öne çıkıyor. Antioksidan özelliklerinden dolayı ise nar, kızılcık, yabanmersini önemli. Vücudun alkaline seviyesine çok uygun olduğu için zeytin ve zeytinyağını öneriyoruz, pH değeri ile soslarda ve salatalarda ise gözdemiz zeytinyağı. Deniz sebzeleri için susam yağını önerebilirim. Kurutulmuş ya da çiğ deniz yosunları denizden beslendikleri için mineral açısından oldukça zengindir ve salatalarınızda ayrı bir tat yaratır. Keten tohumu içeriğinde Omega 3 ve B12 ihtiva ettiğinden, özellikle hayvan ürünü içermediklerinden çiğ beslenenlerin gözdelerinden.


~ 


ELLE: Bu beslenme şeklini uygulayanlara bir öneriniz var mı?


M.A:
Her beslenme şeklinin önerdiği gibi su çok önemli. En az 2 litre su içmeyi unutmamak gerekiyor. Burada ekleyeceğim ayrıntı, içtiğiniz suyun asit değerlerini kontrol etmeniz. Japonya'da her ailenin evinde suyu iyonize eden cihazlar bulunuyor. Son dönemde Türkiye'de de bu aletlerin satışının başladığını duydum. İçtiğiniz kolanın asit değerinin 2.2 olduğunu söylersek ve bir bardak koladan sonra vücudun tekrar asit düzeyinin normale dönmesi için 32 bardak su alımına ihtiyaç olduğunu düşünürsek, kutu mevye suları yerine press meyve sularının bedeninize verilen bir ödül olduğunu söylemeye gerek yok. Bir önerim de, yemek sırasında ve sonrasında su içmemeniz. Tatlıyı yemeklerden önce yemeyi tercih edin. Çünkü şekerli yiyeceklerin asit değeri yüksek olduğundan üzerine yiyeceğiniz sebze ve yeşillerden oluşan bir çiğ salata ile asit baz dengesini kurarak sindirimini kolaylaştırabilirsiniz. Çok sıcak ve çok soğuk yiyecek ve içeceklerden kaçının. İçeceklerinizde buz kullanmayın. Özellikle meyve tüketimini gün içerisinde yapmaya çalışın, akşam yemeğinden sonra ise meyve ya da tatlı yemekten kaçının. Özellikle karaciğer problemi olanlar buna dikkat etmeli. Bedeninizin ve ruhunuzun değerini bilin, aldığınız nefesin farkında olun.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

ELLE Mart Sayısı Çıktı!

Işık saçan genç bir kadın: Hafsanur Sancaktutan

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.