GEZİ PARKI'NA PSİKOLOJİK YAKLAŞIM

Psikolog Zaza Yurtsever anlatıyor

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 04 Ağustos 2013
GEZİ PARKI'NA PSİKOLOJİK YAKLAŞIM
Psikolog Zaza Yurtsever'e, Gezi Parkı direnişinin psikolojik etkilerini sorduk. Uzmanımızın verdiği cevapları dikkatle okumanızı öneriyoruz.





31 Mayıs'ta başlayan Gezi Parkı direnişi, toplum psikolojisini nasıl etkiledi? 





İnsanlara uygulanan devasa şiddeti ve bunun yarattığı toplumsal travmayı şimdilik bir kenara bırakırsak, Gezi Parkı Direnişi her şeyden önce yıllardır bireysel özgürlükleri sınırlandırılan insanların kendi haysiyetlerini kazanma açısından başarılı bir eylem olarak toplumu son derece olumlu bir şekilde etkiledi. İnsanlar hiçbir fark gözetmeksizin bir amaç uğruna bir araya gelip mücadele edebileceklerini ve politikaya yön verebileceklerini gördü. Ayrıca şimdiye kadar 'eğlenceden başka bir şey düşünmeyen, okumayan, bilgisayar başından kalkmayan ve apolitik' gibi sıfatlara maruz kalmış 80 kuşağı, insanların kendilerine yönelik algısını değiştirdi. İki gündür Berlin'deyim. Buradaki medya bu gençlerin Türkiye'nin Avrupalı yüzü olduğunun altını çiziyor. Bunların dışında beni en çok sevindiren ve duygulandıran değişimlerden biri de mahallelerde ve apartmanlarda gözlemlediğim insan ilişkisindeki değişimler oldu. Altı yıldır İstanbul-Berlin arasında gidip geliyorum ve İstanbul'daki yaşama yönelik en büyük sıkıntılarımdan biri de aynı apartman ve aynı semtte yaşayan insanların birbirlerine selam vermemesiydi. Bu olaylarla birlikte sanki şehrin üzerindeki ölü toprağı kalktı ve insanlar birbirlerine gülümsemeye ve selam vermeye başladılar. Geçenlerde bir Alman arkadaşıma ‘İstanbul artık Berlin gibi oldu' dedim. Genelde iki hafta İstanbul iki hafta da Berlin'de yaşıyorum ve İstanbul'a her gelişimde Berlin'e döneceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Geçen gün ilk defa son derece isteksiz bir şekilde Berlin'e geldim. İstanbul şimdiki ruhuyla çok güzel.


  ~


Moral bozukluğu, az uyku, gerginlik, sürekli bir düşünce hali son zamanlarda hepimizin en büyük sorunu haline geldi. Bunun üstesinden nasıl gelebiliriz?





Bahsettiğiniz semptomlar kişinin travma sonrasında yaşadıklarıdır. Buna bilimde Posttravmatik Stres Tepkisi adı verilir. Genelde de travma geçiren herkeste görülür. Hiçbir tıbbi ya da psikolojik müdahale yapılmadığı takdirde iki hafta sonra bu semptomlar kendiliğinden yok olur. Ancak bazı insanlarda bu tepkiler iki haftadan fazla sürer. Tepkilerin aylarca sürmesi durumunda söz konusu olan duruma Posttravmatik Stres Bozukluğu adı verilir. Bu son derece ciddiye alınması ve tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Olayların akışına baktığımızda Gezi Parkı direnişinin birçok insanda bu bozukluğa yol açacağından yola çıkabiliriz. Ben genel olarak Türkiye'de çok fazla travma yaşandığını düşünüyorum. 30 yılı aşkın bir süredir devam etmekte olan bir iç savaş, cezaevlerinde uygulanan sistematik işkence, güvencesi olmayan işlerde çalışmak, aile içi şiddet, cinsel şiddet, insanların özel hayatlarına müdahale gibi uzatılabilecek çok uzun bir liste var. Bunun yanında spesifik travma tedavisi yapan kurumlar neredeyse yok. Burada devletin duruma el atıp her şehre travma tedavi merkezleri kurması, insanlara ücretsiz terapi imkanı sunması ve insanlara yaşattıklarından dolayı da özür dilemesi gerekir. Burada sorumluların özür dilemesi mevzusunu sadece bir nezaket göstergesi ya da ‘burnunu sürtmek, haddini bildirmek' tarzında algılamamak gerekir. Zira travma alanında yapılan birçok araştırma failin kurbandan özür dilemesinin tedavi sürecine tahminimizden de fazla bir katkıda bulunduğunu gösteriyor.


  ~


Böyle zamanlarda işe konsantre olmak hatta iş yerindeki insanlarla iletişim kurmak da zorlaşabiliyor. Dikkatimizi işe yönlendirmek için neler yapabiliriz?





Yoğun stres dönemlerinde insanların hem işe hem de özel yaşamlarına konsantre olması gerçekten de oldukça zor bir konu. Zira kişi bu tür durumlarda genel olarak bir konsantrasyon sorunu yaşar. Dış dünyayı değiştirip yaşanan stresi bitiremediği her durumda kişi sorunu kendi iç dünyasında çözmek zorundadır. Bu konuda yapılan araştırmalar İngilizce'de Mindfullness olarak geçen metodun etkili olduğunu gösteriyor. Türkçe'ye Anda Olmak yada Şimdide Olmak olarak çevirebileceğimiz bu yaklaşımda kişinin yaptığı her eylemde yalnızca o eylemi yapması anlamına gelir. Yani yemek yerken yalnızca yemek yemeğe konsantre olmak ve yanı sıra başka birşey yapmamak ve mümkünse düşünmemek. Ağzınıza aldığınız lokmanın bıraktığı tadı algılamak, çiğnerken neler hissettiğinize konsantre olmak, yemeğin kokusunu algılamak vs. Aynı şekilde bilgisayar başında çalışırken de başka bir şey yapmamak ve düşünmemek. Yürüyüş yaparken dikkatinizi ayağınızın yerle olan temasına, nefesinize ve bedeninizdeki kasların işleyişine yöneltip, başka bir şey yapmamak ve mümkünse düşünmemek. Bu metodla dikkatinizi hem işinize hem de başka durumlara verebilirsiniz.


  ~


Evde veya ofiste duyduğumuz seslere aşırı tepki verebiliyoruz. Bunun nedeni ne olabilir?





Burada söz konusu olan duruma travma literatüründe ‘hypervigilanz' adı verilir. Kişiler travma yaşadıktan sonra duydukları seslere aşırı tepkiler verirler. Bu bir korna sesi de olabilir, kapının sertçe kapanması da. Posttravmatik Stres Tepkisi kapsamında ortaya çıkan bu durum diğer semptomlarla birlikte iki haftalık bir süreden sonra kendiliğinden yok olur. Daha önce de belirttiğim gibi bazı insanlarda bu tepkiler iki hafta içinde yok olmaz ve Posttravmatik Stres Bozukluğuna yol açar. Bu tür durumlarda hypervigilanz da devam eder. Gezi Parkı Direnişi üç haftadır sürmekte. Dolayısıyla birçok insanın Postravmatik Stres Bozukluğu yaşayacağından ve tedavi görmesi gerekeceğinden yola çıkabiliriz.


  ~


Olayların içinde olmasak bile internetten sürekli takip etme hissi de uykusuz gecelere sebep olabiliyor. Bu isteğimizi nasıl frenleyebiliriz?





Travma literatüründe primer ve sekunder travmadan bahsedilir. Primer travma olayı birebir yaşayanlar, sekunder travma da olaya şahit olanlar için kullanılır. Yani aslında bir tek olayı yaşayanlar değil, şahit olanlar da travma geçiriyor. Ve her iki travmada da kişiler aynı semptomları yaşıyor. Bu durumda travma geçirmek için ille de Gezi Parkı Direnişine katılmış olmak gerekmiyor. Ancak bu durumdan yola çıkıp kendimizi olaylardan soyutlayamayız. Soyutlayabilmemiz için direnenlere karşı duygusal bir mesafe içinde olmamız gerekir. Eğer böyle bir duygu içinde değilsek ve direnenleri destekliyorsak o zaman olayları istesek de istemesek de takip etmek ve pozisyonumuzu belirlemek zorundayız. Aksi takdirde yoğun suçluluk duyguları ve kimlik sorunları yaşayabiliriz. Düşünün ki birçok arkadaşınız ve tanımadığınız binlerce insan dışarıda yoğun şiddete maruz kalıyor, siz bu insanlarla aynı görüşü paylaşıyorsunuz ve mücadelerini destekliyorsunuz. Ancak bazı kişisel durumlardan dolayı mücadeleye katılmıyorsunuz. Bu durumda evde kalıp kendinizi kötü hissetmemek adına televizyon ve internete uzak kalırsanız kendinizi nasıl hissedersiniz? Kendiniz hakkında nasıl düşünürsünüz?


  ~


Sizce bu yaşadığımız toplumsal bir travma mı? Ve tedavi görmeli miyiz?





Daha önce de belirttiğim gibi Türkiye'de travma son derece yaygın bir olgu. Gezi Parkı olayları da bu olgulardan biri. Sağlıklı bir gelecek için Türkiye genelinde travma tedavi merkezlerinin kurulması ve insanların bu merkezlerde ücretsiz tedavi görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Hayatın neredeyse her alanında şiddetin bu denli yaygın olduğu bir ülkede bunun son derece elzem bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

ELLE Nisan Sayısı Çıktı!

Yeni sayımızın kapağında oyuncu Hazar Güçlü var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.