Tüm Duyguların Demiyle: Serenay Sarıkaya

ELLE Türkiye'nin 300.sayısında konuk baş editörümüz ve kapak yıldımız Serenay Sarıkaya idi.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 18 Haziran 2025

Bugüne gelirken hem kendi içinde hem de mesleğiyle ilişkisinde farklı yolculuklara çıkan, bazen uzak yollara saparak o yollarda kendini hep yeni baştan keşfetmeyi tercih eden Serenay Sarıkaya, ELLE Türkiye’nin 300. Sayısının konuk baş editörü olarak kreatif enerjisini yansıttığı bir çekimle karşınızda. İstanbul’un eşsiz silüetine de, yeni yılın heyecanını taşıyan Bvlgari kreasyonlarına da kendi biricik ışıltısını katarken, ne kadar özel ve iç dünyası zengin, duyguları demli bir kadın olduğunu bir kez daha hissettiriyor hepimize.

Kısa kollu kazak, BOTTEGA VENETA  ‘Tubogas’ kolye, ‘Tubogas’ küpe, ‘Divas’ Dream’ saat, ‘Cabochon’ yüzük, hepsi BVLGARI 

Önce bu ayki özel çalışmamızla başlayalım. ELLE Türkiye’nin 300. sayısının konuk baş editörü oldun; toplantılar yaptık; konular önerdin, fotoğraf çektin. Nasıl bir deneyimdi? Sevdin mi dergiciliği?

Dergiciliği zaten uzaktan da severdim. Fakat ne zor işmiş. Yalan yok, size saygım daha da arttı. Bunca şeye yetişmek, dinamikleri doğru kurmak, bütün bunlar olurken motivasyonunu kaybetmeden, bu işi neden bu kadar sevdiğin gerçeğini unutmadan neredeyse 7/24 çalışmak... Normalde işim biter, eve gelirim ve çok elzem olmadıkça telefonla ilişkim tamamen kesilir benim. Ama 23.30/00.00 sularında bile hâlâ Whatsapp’tan konsey kararları verdiğimizi hatırlıyorum! Hiç de herkesin yapabileceği bir şey değilmiş. Bu harika deneyim için çok teşekkür ediyorum. Bu sayıyı hiç unutmayacağım gerçekten.

En çok hangi aşamasından keyif aldın?

Merak ettiğim, takdir ettiğim, ilham verici bulduğum kadın sanatçıları röportaj süsü vererek yakından tanıma fırsatını yakalamış olmak en heyecan verici kısımlarından biriydi sanırım.

Evet, bu ay ELLE için röportajlar da yaptın. Hadi şimdi de Serenay’a bir soru sor ve cevapla!..

Her yaptığım röportajda da sorduğum bir tanesini sorayım madem kendime de… Sorum: En kötü hissettiğin zamanlarda kendine hatırlattığın şey nedir? Cevap: Kendime şunu söylerdim. “Senlik bir şey yok. Olsa çözerdin. Çözemiyorsan kaynağı sen değilsin. Kaynağı sen değilsen, değiştiremezsin. Değiştiremiyorsan bırak! Aksın geçsin böylece. Belki şimdi daha net duyarsın kendini.” Böyle yazınca olumluma mantarlarına benzedi. Niyetim o değildi. Gerçekten hemen her gün bu minvalde şeyler söylüyorum kendime…

İlk günden itibaren tüm ELLE ekibi olarak üzerine aldığın sorumluluğun nasıl hakkını verdiğini; ne çok ve ne hızlı çalıştığını gördük. Sorumluluk duygun ve çalışma dürtün hep bu kadar yüksek midir?

Sorumluluk duygum hep çok yüksekti, evet. Herkes kendi sorumluluğunu alırsa kimseye bir yük olmaz gibi düşündüm hep. Vicdanen de beni hep aklıselim bir yerde tuttu bu.

Kapak çekimimizin konseptini moda direktörümüz Aslı Asil ile birlikte pişirdiniz. DNA’sında güçlü Roma kültürü barındıran bir marka olan Bvlgari koleksiyonlarını geçmişte Doğu Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapmış İstanbul’un tarihi bir bölgesinde taktın. Fotoğrafların görsel diliyle 8 farklı duyguyu yorumladın. Neden o duyguları seçtin?

Bu duyguların hepsi birbiri ardına bir anda geldi aklıma. Geçtiğimiz yılı düşündüm. Yaşananları, genel atmosferi, ortak acı ve üzüntüleri, öfkeleri, bazen mücadeleyle, bazen tamamen durmakla geçen günleri... Bazen deliye vurarak normalleştirmeye çalıştığımız, ama normalin uçlarını da çoktan kaybettiğimiz geçen bir seneyi düşündüm. Sonra sözcükler çorap söküğü gibi geldi:

Go big or go home!

Çünkü şimdi herkes ve her şey çok büyük. Kişilikler büyük, tepkiler büyük, yaşanılan büyük, başarılan büyük, kaybedilen büyük. Neredeyse tüm hayat XXL!

Standing still.

Ne olursa olsun yıkılmayan hacıyatmaz gibiyiz. Ne kadar düşersek düşelim, daha dik ve daha güçlü kalkıyoruz sanki ayağa. Özellikle biz kadınlar...

Cultural codes.

Doğduğun yer kaderin midir gerçekten, yoksa kendi kaderimizi ve hikayemizi kendimiz mi yazıyoruz? Kültürel DNA denilen şey gerçek ve bunun bazen avantajını, bazen dezavantajını yaşıyoruz. Ama kültür aynı zamanda zenginleştiriyor. Bu zenginliğe sahip çıkmalıyız.

Heartbreak

Çünkü hayal kırıklığı, kalp kırıklığı neredeyse dönemin ruhu artık! Yaşamayan, yaşatmayan yok...

Delirium!

Biliyor musunuz? Eskiden akıl hastanesine yatırılma gerekçesi sayılan her türlü davranış bugün zaten çoğumuzda varmış! Gerçek deli kime denir? Hep birlikte deliriyor muyuz, yoksa hep mi böyleydik? Delilik aslında biraz özgürlük, biraz da özgünlük demek. Ben de seviyorum delilikleri.

Life is my own party.

Öyle ise work hard, party harder! Kimse kendinden başka bir şeyle çok da ilgilenmiyor ne de olsa... Kalabalığın ve gürültünün içinde anlaşılmaz gerçekte ne hissettiğin! Sen bile duymaz olursun. Coşkuyla dans etmeye devam!

Judge me if you can.

Dışardan FAAAKKEEE!!! gözüküyor değil mi? Ama herkesin bir hikayesi var. Düğümü var, kördüğümü var. Bilemezsin… Önyargılı olmayı bırakmak lazım.

HOPE!

Artık çoğu şeyden korkum yok ve hâlâ UMUDUM var! Hayatımda varlığı ile bana ilham veren çok güçlü bir kadın olan bir arkadaşım yakın zamanda şöyle bir şey demişti: “Umutlarım olmasa, yaşamak için bir mana bulamam.” Bu söylediği ile benim de içime yeniden umut tohumları serptiğini bilmeden. Hâlâ yaşamak için sebeplerimiz varsa, bir o kadar da umutlarımız olmalı gelecek için. “Yaşıyorsak hâlâ umut vardır.” Ben demiyorum, Seneca söylüyor bunu. Bütün bu düşünceler aklımın içinden çıldırasıya geçerken hepsini not aldım ve Aslı ile paylaştım. Aslı da çok heyecanlanınca işin görsele aktarım kısmını hayal etmeye başladı. Ve ELLE’in 300. sayısındaki hikayemiz böylece başlamış oldu.



Korseli vücuda oturan midi elbise, Topuklu ayakkabı, Deri eldiven, hepsi MIU MIU ‘Serpenti Tubogas’ kolye, ‘Serpenti Tubogas’ bileklik, ‘Serpenti Cat Eye’ güneş gözlüğü, ‘Divas’ Dream M.Katrantzou’ çanta, hepsi BVLGARI 

Şu anda Serenay’ın ruh halini 8 kelimeyle anlatsan neler derdin?

Şu anda ben nasıl hissediyorum? Kırılgan, yorgun, durgun, içe dönük, hayalperest, güvensiz, sabırsız ve gelecek için heyecanlı... Şu anın gerçekliği budur. Biraz sonrasını bilemem!

Çok iyi bir dergi yaptın. Bilmediğimiz kimbilir başka ne becerilerin var diye düşünüyorum şu anda… Bana yardım edip ipucu versene…

Ben de bilmiyorum gerçekten. Zamansızlıktan kendimle ilgili çok bir şey yapamıyorum. Yapabildiğim şeyleri ancak yaparken keşfediyorum sanırım. 

Korseli vücuda oturan midi elbise, Topuklu ayakkabı, Deri eldiven, hepsi MIU MIU ‘Serpenti Tubogas’ kolye, ‘Serpenti Tubogas’ bileklik, ‘Serpenti Cat Eye’ güneş gözlüğü, ‘Divas’ Dream M.Katrantzou’ çanta, hepsi BVLGARI 

Dergicilik yaparken bir yandan da yoğun bir şekilde “Kimler Geldi Kimler Geçti”nin yeni sezonlarını çekiyordun; nasıl geçiyor, sette eğlenceniz devam mı?

KGKG setini gerçekten çok seviyorum. O gün çok kötü bir gün geçiriyor bile olsam sette sevdiğim çalışma arkadaşlarımla olmak, keyifle, heyecanla, istekle bir şeyler yaratmak, çalışmak hemen bütün modumu değiştiriyor. Çok şanslıyım böyle bir atmosferde çalıştığım için. Ve bu herkesten sebep. Tam da bu yüzden bu projenin bir parçası olan herkes aşağı yukarı böyle hissediyor bence. Bu da samimiyet olarak yansıyor seyirciye.

Bir röportajımızda “Her karakter hayatıma o kadar doğru zamanda giriyor ki, o sıra çözmeye çalıştığım bir meseleyle ilgili bir şeyi anlamama ve iyileştirmeme vesile oluyor”, demiştin. Kimler Geldi Kimler Geçti’deki Avukat Leyla ile neler keşfettin?

Leyla kendi ile yüzleşmek konusunda çok korkusuz, kendi içindeki okyanuslara bodoslama atlayan birisi. Meseleleri çözmek istediğinde karşılaştığı tüm sorunlarla bir savaşçı gibi mücadele eden, kendi başarısızlıklarını da kolayca kabul edip hızlıca ilerleyebilen bir kadın. Onun gibi kafa göz yara yara karşı tarafın nasıl etkileneceğini öncelik tutmadan aksiyon alabilmek isterdim. “En önce ben” demeyi yeni öğrendiğim bir süreçte karşıma çıktı Leyla. Ondan feyzaldığım şeyler var.

Transparan fırfır detaylı uzun elbise, Siyah kadife eşarp, Turuncu topuklu terlik, hepsi SAINT LAURENT Siyah üçgen bralet, HOUSE OF SILK ‘Tubogas’ kolyeler, ikisi de BVLGARI

Leyla arkadaşın olsa sever miydin, ona ne tavsiye vermek isterdin?

Leyla arkadaşım olsun isterdim tabii. Kendine hissettiklerine karşı çok dürüst ve savaşçı bir ruh Leyla. Ona tavsiye vermez ondan tavsiye alırdım.

“Alice”de harika bir işti; araya pandemi girse de izleyicilerin ilgisi yüksekti. Yeni bir müzikal veya tiyatro projesi ya da başka bir iş var mı ufukta?

Tiyatroyu, sahneyi çok özlüyorum. Henüz açıklayabileceğim bir şey yok ama oraya dönmenin yollarını Alice bittiğinden beri kolluyorum.



Yaz aylarının sonunda “Şahmaran” dizisinin ikinci sezonu girdi yayına, Şahmaran’ın hayatındaki ve filmografindeki yeri ne oldu; Şahsu’nun hikayesi sende nasıl bir etki/değişim yarattı?

Şahmaran’ın hayatıma girişiyle çok şey oldu. Baştan sona, çekim öncesi ve çekim sonrası tüm süreç, o birkaç yıl inanılmaz bir yolculuk, bir uyanış, büyük bir sınav, kendimle ilgili çok büyük keşifler yaptığım bir zaman dilimiydi benim için. Çok şey öğrendim kendimle ilgili. O yüzden hep güzel hatırlayacağım bir proje.

Kişisel gelişimine önem verdiğini biliyorum. Duygu duygu, ilmek ilmek, tökezleye yüksele yarattığın Serenay’dan memnun musun bu aralar?

Kendimden memnunum. Hatta kendimden razıyım diyeyim. İyisiyle kötüsüyle bu benim. Kendimi kabul ettim ama kolay olmadı tabii. İnsanın her türlü güçsüzlüğü, zaafıyla yüzleşmesi epey bir zaman alıyor. Ama kendini daha iyi tanımak için kendinle yaptığın her türlü mesai gelecekteki günlerini daha huzurlu kılıyor. Peşinde olduğum tek şey, huzurum.



Parlak taş işlemeli oversize triko hırka, Triko elbise, ikisi de GUCCI ‘Divas’ Dream High Jewelry’ kolye, ‘Divas’ Dream’ High Jewelry küpe, ‘Serpenti M.Katrantzou’ çanta, hepsi BVLGARI 

Kendini tanıma yolculuğunda en çok neyi düzeltmek için uğraş verdin?

Her şeyin sorumlusu ben değilim. Kendimde iyileştirmek, onarmak, geliştirmek istediğim şeyler olsa da en çok kendimi yargılamayı ve cezalandırmayı bırakmalıyım…

Algıların ve farkındalığın çok yüksek; dışardan da çok güçlü ve cesur görünüyorsun, gerçekten öyle misin?

“Evde kendime ne kadar çok eziyet ediyorsam dışarıda karşılaştığım hiçbir şey beni o kadar da etkilemiyor”, diye bir cümle kurmuştu bir kitapta bir karakter. Benimkisi de o hesap. Ben sizin bana söylemek istediğiniz şeylerin hepsini en sert ve gerçekçi haliyle kendime söyledim, bütün soruları sordum, kendimi haksız çıkardım, güçsüz çıkardım. Bunun tam tersinin de doğru olduğu her ihtimale karşı kendimle yüzleştim zaten. O sebepten dışarıdan gelen hiçbir şey beni o kadar da incitemez, yıkamaz. Dışarıdan gözüken bu sanırım. Bir bakıma doğru. Çok güvendiğim, teslim olduğum bir yerden gelmiyorsa, gerçekten zor. Asıl güç seni sen yapan her şeyi kabul ederek, bir güçsüzlük olarak görmeden tam tersine bunları senin gizli silahınmış gibi düşünerek yaşamayı başarmakla geliyor zannediyorum. Tam anlamıyla bir kabulle geliyor. Cesaret ise bence apayrı bir konu. Cesaret olmadan esaret olur. Ben bu konuda tam da GO BIG OR GO HOME! tarafındayım.



Varım dediğin projelere bakarak rutinler yerine yeni deneyimlere açık olduğunu anlamak mümkün. Hep böyle miydin? İçinden gelen sesin seni yanılttığı, yanlış karar verdiğin oldu mu?

Yanlış ya da doğru seçim diye bir şey yok bence. Seçimler var. Seçimlerin getirdiği birtakım zorluklar ya da güzellikler var. Hepsi o yolculuğun birer parçası. Farklı olana çekilme eğilimim kendimle ilgili de keşfedilmemiş bir yere ulaşmak isteğinden sanırım. En sevdiğim şey bu çünkü. Başıma gelen her türlü olayda, karşıma çıkan her türlü insanda, her yeni yolculukta bir sürü yeni Serenay var. Getirdiği ya da getireceği her türlü sorumluluk bana ait olduktan sonra yanlış diye bir şey gerçekten yok bence. Öğrenme var, büyüme var.

15 yaşından beri bu sektördesin. Erkek egemen bir sektörde bir kadın olarak varolmak nasıl bir yolculuktu?

Zordu. Hâlâ zor. Ve hâlâ bunun sebep olduğu deformasyonları kendimde fark ediyorum hatta. Katılaştığımı, sertleştiğimi, daha da ileri gidiyorum maskülenleştigimi hissediyorum. Artırıyorum: biliyorum… Ama pes etmiyorum, kabul etmiyorum, razı olmuyorum, idare etmiyorum. Her cephede mücadelemi vermeye devam ediyorum.



Pek çok kadın oyuncu bedenleri, söyledikleri/söylemedikleri ve yetenekleri ile ilgili negatif bir şekilde gündem oluyor. Konuyla alakasız insanlar bile kendilerinde söz söyleme hakkı buluyor. Sen de her ünlü insan gibi zaman zaman haksızca darbe alıyorsun. Öyle anlarda içindeki o küçük Yengeç kızı neler yaşıyor, nasıl tepki veriyor?

Bu konu gerçekten çok abartılı boyutlara geldi. İçinde bulunduğumuz atmosferin bize hissettirdiklerini bu sebepten daha öfkeli dışavurumlar yapılmasını anlıyorum, fakat şiddetle, ötekileştirmeyle, hedef göstermeyle, tüm uçları fanatize ederek yapılmamalı bu dışavurum. Son birkaç aydır sosyal medya ile olan ilişkim biraz mesafeli. Gerçekten daha sağlıklı ve huzurlu hissediyorum.

Kadınlar bile diğer kadınlara çok acımasız olabiliyor. İnsanoğlu neden birbirine bu kadar vuruyor?

Kolay zamanlardan geçmiyoruz. Bizi birinci dereceden etkilesin ya da etkilemesin, tüm insanlık olarak her gün birçok sindirmesi, normalleştirmesi zor habere tanık oluyoruz/yaşıyoruz. Hayat devam etse de, kısa sürede her şeye adapte olmamız beklense de, bu mümkün değil. Sanırım içeride birikenler, bastırılanlardan dolayı bu kadar şiddetle, yıkarak, yakarak karşılık vermek istiyor insanoğlu. Bu döneme ait bir şey bu. Buradan güzel bir yere çıkmak istiyorum. Hâlâ iyi şeyler olacağına dair, geleceğe dair umut taşıyorum. Başka türlüsü benim için de mümkün değil.

Naylon baloncuklu transparan gömlek, Pantolon, ikisi de HELMUT LANG Metalik balkonet bralet, HOUSE OF SILK‘B.Zero1’ kolye, ‘B.Zero1’ küpe, ‘B.Zero1’ yüzük, hepsi BVLGARI

İş hayatında kadın gücüne ve dayanışmasına inanır mısın? Haksızlığa, cinsiyet ayrımcılığına veya sözlü şiddete uğrayan bir kadın ne yapmalı?

Kadının olduğu her yerde incelik, zarafet, nezaket, farklı açılarından bakabilme ve düşünebilme becerisi, özveri, dayanıklılık ve daha kim bilir nice ince dokunuşların var olduğu yadsınamaz. Çalışma ortamında da gerçekten kadın ağırlıklı bir set; çalışma zamanının kalitesi bakımından çok şeyi değiştiriyor. Bayılıyorum etrafımda her gün, her birimde daha fazla kadın çalışma arkadaşımı görünce. Her alanda, kadınların verdiği mücadelelerin eskisi kadar görünmez ve etkisiz olduğunu düşünmüyorum. Sesimizi duyurmalı, hakkımızın peşinden sonuna kadar gitmeliyiz. Konuşmalı, paylaşmalı, dayanışmalı, korkmamalı, yalnız olduğumuzu düşünmemeliyiz. Hepimiz birbirimiz için buradayız. El eleyiz. Sırt sırtayız. Aynı taraftayız.



Modada da artık pek çok tasarımcı “sisterhood” ve neofeminizm kavramlarını odağına alıyor. Sen tarzını nasıl yarattın? 

Bunu hep söylüyorum ama stil, nasıl hissettiğin ve kendini nasıl tanımlamak istediğinle çok alakalı. Benim de stilim karakterimle beraber büyüdü, gelişti, değişti, olgunlaştı. Cesur bir stilim olduğunu söyleyebilirim belki. Yeni şeyler denemeyi, farklı olmayı seviyorum. O günkü ruh halim nasıl yansımak isterse ona izin veriyorum. Ama bir tarafıyla da hep bir iddiası olmasını da seviyorum. Evde minnoş bir kediyken dışarıda yırtıcı bir aslana dönüşmeyi seviyorum. Belki bu da benim koruma mekanizmam olabilir, bilmiyorum. 

Maksi örgü siyah tulum, CEM CINAR ‘Agasia’ topuklu ayakkabı, MANOLO BLAHNIK ‘Serpenti’ kolye, ‘Serpenti’ küpe, ‘Serpenti’ yüzük, hepsi BVLGARI

Kendini ifade ederken, kişiliğini ya da ruh halini yansıtırken moda ile nasıl bir bağlantı kuruyorsun?

Ben çok popüler olmuş, bütün dünyanın aynı anda giydiği moda parçalarını hızlıca edinme meraklısı biri değilim. Çok sık alışveriş yapan biri de değilim. Ayakkabı, çanta, ceket gibi parçaların star parçalar olmasını seviyorum. Gözlük seçimi çok belirleyici bir şey benim için. Yıllar içinde biriken 300’ün üzerinde gözlüğüm var. Stilimi oluşturan, moda ile olan ilişkimi yakın tutan parçalar bunlar. Onun haricinde iyi bir jean olmazsa olmaz. İyi bir tişört, atlet ya da gömlek, bitti gitti. Topuklu ayakkabı giymek içinse herhangi bir bahaneye, bir okazyona ihtiyacım yok. Her gün, her yere giyebilirim, tutkunuyum.

Dünyanın en güçlü mücevher markalarından Bvlgari ile ışıltılı bir yolculuğun var. Ortak noktalarınız neler?

Bvlgari nedense ezelden beri en sevdiğim mücevher markasıydı. Daha bir anlaşmamız yokken bile çok önce hep ayrı bir imajı vardı zihnimde. DNA’mız uyuyordu sanki. 3 senedir çalışıyoruz ve bu İtalyan kökenli, köklü ailenin bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum. Ben de kökleriyle yaşamayı, kök salmayı seven biriyim. Sanırım en çok bu yönden bir ortaklık kuruyoruz.

Geçtiğimiz aylarda Bvlgari Mücevher Kreatif Direktörü Lucia Silvestri ile Roma ofisinde buluştun ve markanın ikonik renkli taşları hakkında bilgi aldın. Nasıl bir deneyim oldu?

Lucia’yi yakından tanıdığıma çok memnun oldum. Çok ilham veren, kuvvetli bir kadın ve gerçek bir sanatçı. Onu ziyaret ettiğimde bir bakıma benzer şeyler yaptığımızı düşündüm. Bu kadar hisleriyle hareket edeceğini beklemiyordum. Her taşın ona bir hikaye anlattığını ve onu bir yolculuğa çıkardığını söyledi. Nasıl bir tasarım olacağını taşın kendisinin ona söylediğini anlattı. Bunca birbirinden eşsiz tasarımın doğduğu yeri görmek, Lucia’nın tüm süreci bana tutkuyla ve sevgiyle anlatmasına şahit olmak çok güzeldi. İşini severek, tutkuyla yapan insanlara bayılıyorum.

Parlak taş işlemeli transparan metalik elbise, Triko bralet, Tayt, hepsi LOUIS VUITTON ‘Serpenti’ kolye, ‘Serpenti’ küpe, ‘Serpenti Viper’ bilezik, ‘Cabochon’ yüzük, hepsi BVLGARI

Bvlgari yılbaşı kampanyasında sevgi bağlarının ve birbirimize hediye vermenin yarattığı anıların değerini kutluyor. Sen sever misin hediye verip almayı? En son aldığın hediyeyi sorsam?

Ben biri için hediye almayı da çok severim, birinden hediye almayı da... Ama en çok sevdiğim insanlar için bir şeyler almayı severim sanırım. Üstelik hiç özel bir sebep olmaksızın... Bir mutluluk sebebi benim için.

2024 sana mutluluğunu saklamadığın bir aşk hediye etti. Biraz anlatsana… En çok nesi etkiledi, neyine vuruldun, birlikteyken enerjinizi güçlü tutan ne?

Varlığını bildiğin bilmediğin bütün hallerinle beraber kabul edilmek, sevilmek, güven duymak ve aynı şeyleri senin de onun için hissedebildiğin bir ilişkide daha mutlu, daha parlak oluyor sanırım insan. Beklentisiz sevgi ve saygı güzelleştiriyor. Dışarıya yansıyan bu hesapsız, plansız, kurgusuz, korkusuz saf hisler…



Şu anda bir zaman tüneline girsen ve bu bilinçle kendi kişisel sıfır noktana geri ışınlansan, neleri daha farklı yapardın?

Bilmiyorum, zor soru... Ne nasıl olduysa, sonucunda bugünkü ben oldum. Değiştirmek, farklı yapmak istediğim bir şey yok.

2024 nasıl bir yıldı senin için? Bu seneye dair aklında en çok ne kalacak?

Benim adıma kötü bir sene değildi. Sevdim, sevildim, sevdiklerim yanımdaydı, Çalıştım, gezdim, gördüm. Binlerce şükür. Şimdi önümüzdeki yıllara bakacağız.

Pembe trapez elbise, parlak taşlı topuklu ayakkabı, ikisi de LOEWE ‘Fiorever’ kolye, ‘Fiorever’ küpe, ‘Fiorever’ bilezik, ‘B.Zero1’ bilezik, ‘Serpenti’ yüzük, ‘Bvlgari Bvlgari Lady’ saat, hepsi BVLGARI 

2025’ten kendin için sağlık dışında neler diliyorsun?

Öncelikle ocak ayı itibariyle gitmek istiyorum. Uzunca gitmek. Yeni yerlere gitmek. Bir süre başka yerlerde yaşamayı denemek. Cebime yeni renkler eklemek. Sonrasına yolda karar vereceğim!

Kendin için koyduğun, başarmak istediğin yeni bir hedef var mı?

Başarmak istediğim şey önümüzdeki yıl için kendime güzelce bir reset atmak! Yenilenmek, tazelenmek. Yorgunluğum o kadar belirleyici ki şu anda sadece bir süre durmak istiyorum.

Pembe trapez elbise, LOEWE ‘Fiorever’ kolye, ‘Fiorever’ küpe, ‘Fiorever’ bilezik, ‘B.Zero1’ bilezik ‘Serpenti’ yüzük, ‘Bvlgari Bvlgari Lady’ saat, hepsi BVLGARI


ELLE EKİBİ SERENAY’A SORDU

Suzan Yurdacan (Yazı İşleri Müdürü):

2024 yılının karnesine 10 üzerinden not girecek olsan senin için kişisel olarak kaç olurdu? Neden? 

Kişisel olarak 8,5-9 verirdim. Yalan yok, hem aşkla hem işle geçen bir yıl oldu; çok major bir problem olmadıkça buralarda seyreder benim için.

Aslı Asil (Moda Direktörü): 

Dergi hazırlama sürecinde sana 2025 sonbahar-kış trend raporunu vermiştik ve üzerinde çalışmıştın. Bu sezonla ilgili en sevdiğin ve en sevmediğin trend ne oldu? 

Koyu dudakların geri dönmesi fikri beni yeniden heyecanlandırdı. Romantik, bohem parçaların gizli gizli geri gelme çabası ise bana pek heyecan verici gelmiyor ama “anti romantik”e ikna olabilirim gibi. 

Gülgün Özek (Fotoğraf Editörü): 

Şu anki kariyeri yerine tamamen farklı bir meslek seçmesi gerekseydi, Serenay bugün ne yapıyor olurdu?

İçinde müzik veya dans, veya ikisinin birlikte mümkün olduğu herhangi bir şey.


Selin Miloşyan (Konular Editörü): 

Hollywood’dan hangi ünlü isimle röportaj yapmak ve ona ne sormak isterdin?

Tom Hardy ile isterdim. Bir şey sormasam da olur! Hadi diyelim ki sordum. “Nasıl yaşıyorsun? Bana alelade bir gününü anlat” diye sorardım.

Damla Hasanreisoğlu (Stil Editörü):

Bu sezon bir parça alacaksın ama sezonu anlatan bir “it-piece” olacak, ne alırsın?

Bu sayıyı yaptıkça yeni yıl öncesi olmasından sebep sanırım aklımda sadece bol pullu payetli, dantelli, şımarık, zilli, parlak şeyler almak ihtiyacı ve isteği oluştu. İlk iş onlara bakacağım sanırım. Yeni yıl ruhu!

Gizem İnce (Alışveriş Editörü):

Bir günlüğüne başka bir kişinin gardırobunu kullanma hakkın olsa, bu kim olurdu?

Yukarda söylediğim sebeplerden ötürü Cher… Ya da aslında Ajda Pekkan. Kim bilir neler vardır o dolapta!

Damla Durak (Güzellik Yazarı): 

Yıllarca çok işe yarayan, etkili ve çok pratik/kolay bakım rutinin veya makyaj hilen var mı?

Günlük hayatımda makyaj yaparken kremsi ya da likit ürün kullanmayı daha çok seviyorum. Kalıp gibi bir surat gün boyu beni çok rahatsız ediyor. Yaşayan, hava alan, taze ve natürel bir cilt seviyorum. Ama silahım ne diye sorarsanız gölge. Maskara, ruj, allık kullanmasam bile gölgelerimi yapmadan çıkmam.

Demet Kamış (Sosyal Medya Editörü): 

Sosyal medyada keşfettiğin ve takibe geçtiğin en son hesap hangisi?

İnan bilmiyorum, uzun zamandır bir hesabı takibe almadım sanırım. Yüzde 90 ihtimal belki bir ev ve dekorasyon sayfası olabilir. 

Buket Kamış (Sosyal Medya Editörü): 

Zamanda geriye gitme şansın olsa, hangi moda döneminde yaşamak isterdin? 

Rönesans! İncecik beller. Kuvvetli kumaşlar ve görkemli yağlı boya tablosu gibi görünümler, inciler, gerdanlıklar… Bayılırım…

Filiz Şahinkaya (Etkinlikler Marka Müdürü): 

Dünyanın birçok farklı yerinde gösteriler izlemiş, konserlere gitmiş ya da etkinliklere katılmış olmalısın. Bugüne kadar içerik ve atmosfer olarak aklında kalan, seni en çok etkileyen, “rüya gibiydi” dediğin bir organizasyon var mı? 

Var ve gerçekten rüya gibi olduğu için direkt aklıma o geldi. İlk Bvlgari davetlerinden birinde Bocelli’yi çok yakından dinleme ve izleme firsatı bulmuştum. Gerçekten olağanüstü, büyüleyici bir geceydi…



ELLE Türkiye Aralık-Ocak 2024-25 sayısından alınmıştır. 

Röportaj: Melda Narmanlı Çimen
Fotoğraf: Umur Özcan
Moda Direktörü: Aslı Asil
Saç&Makyaj: Önder Tiryaki
Prodüktör: Barış Çetin/Noé Project
Sanat Yönetmeni: Doğa Yeşil
Prodüksiyon Koordinatörleri: Emirhan Şen, Zeynep Sütçü
Fotoğraf Asistanları: Müçteba Cihan, Furkan İrik
Saç&Makyaj Asistanı: Doğukan Tuncer
Moda Direktörü Asistanı: Damla Hasanreisoğlu
Moda Ekibi: Dila Görügen, Amelie Richart
Çekimi gerçekleştirdiğimiz The Peninsula Istanbul’a teşekkür ederiz.

Dergide Bu Ay

ELLE Temmuz-Ağustos Sayısı Çıktı!

ELLE Temmuz-Ağustos Sayısı Çıktı!

Temmuz-Ağustos sayımızın kapağında Bige Önal ile sessiz gücün izinde, yazın kıyısında bir keşfe çıkıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.