Övgü ve Eleştirilerin Odağında: Coldplay

Google'da en çok aranan sorulardan yola çıkarak cevabını aradık. "Coldplay neden bu kadar ünlü?" Neden herkes Coldplay'den nefret ediyor?"

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 19 Haziran 2025
Övgü ve Eleştirilerin Odağında: Coldplay Getty Images

Bir süredir dalga dalga yayılan o fenomen sizi de vurdu mu? Çevrenizde ya da evinizde “En büyük hayalim Coldplay konserine gitmek” diyen kaç tane genç var? Modern anne babanın tartışmasız yeni hedefi, bir İstanbul konseri olursa kaçırmayalım aman ha, diye aportta beklemek ya da imkanı varsa yakın ülkelerden birindeki bir konsere bilet bulmaya çalışmak. Coldplay’in sihirli dünyasına hoşgeldiniz. Gençler haksız değil. Mümkünse, bir bilet de kendiniz için bakın!

Ağustosta ünlü sunucu Ryan Seacrest’in “On Air” programında “Seyirci karşısında performans sergilemek seni geriyor mu?” sorusuna Chris Martin’in verdiği cevap şu: “Yeterince prova yaptıysak ve doğru ayakkabıları giydiysem, hayır” ve devam ediyor: “Konserde asla giymeyeceğim bazı şeyler var; mesela şort… Eğer İngiltere’de doğup büyüdüyseniz şort giymek ‘çalışmıyorum’ demek gibi bir şey…”

Çalışmak… Büyük Britanya’nın farklı şehirlerinden gelen ancak Londra’daki University College London (UCL) çatısı altında tanışıp Coldplay’i kuran bu 4 adamın çok iyi bildiği bir şey. Konu çalışmak olduğunda fiilin tam karşılığını veren bir isim, Steve Jobs’un şu meşhur sözünü burada anmak yerinde olur: “İş modeli olarak The Beatles’ı örnek alıyorum. Onlar, birbirlerinin olumsuz eğilimlerini kontrol altında tutan dört adamdı. Birbirlerini dengelediler ve bütün, parçaların toplamından daha büyük oldu. İşteki büyük başarılar asla tek bir kişi tarafından yapılmaz, bir ekibin ortak çalışmasının sonucudur.”

Zaman zaman unutulsa da müzik, Jobs’un da ifade ettiği gibi bir iş. Evet, sanat, evet, eğlence ama hepsinden önce bir iş ve ancak o şekilde ele alındığında başarılı olmak mümkün. Bu tabii efsanevi bir iş insanının müzisyenlere bakış açısı. Ancak halk tarafında  her zaman aynı şekilde algılanmıyor. Dire Straits’in 1985’te çıkardığı ve o dönemde dünyayı sallayan “Money For Nothing” şarkısının sözleri genel olarak insanların müzisyenlere bakış açısını tam anlamıyla yansıtıyor. Şarkının pek iyi bilinen hikayesini özetlemek gerekirse, grubun “frontman”i Mark Knopfler bir gün New York’ta, içinde eve dair her şeyin satıldığı dev bir mağazaya girer. Televizyonların sıra sıra dizildiği duvarda MTV açıktır ve Knopfler o tarafa ilerlediği sırada koli taşımakta olan iki işçinin konuşmasına kulak misafiri olur. Görevliden bir kalem kağıt ister, hemen yanındaki mutfak teşhirindeki masaya oturur, ne söyleniyorsa aynen kağıda geçirir ve bu cümleler değiştirilmeden şarkının sözlerini oluşturur: “Şu işsiz güçsüz adamlara da bak, tek yaptıkları MTV’de gitar çalmak. Çalışmak bile sayılmaz, en fazla ne olabilir ki serçe parmakları su toplar… Ama işte, havadan gelsin paralar, kollarında en kıyak hatunlar… Bizse burada fırın montajı yapalım, buzdolabı taşıyalım…”

Şimdi dönelim Coldplay’e… Google’a bu ismi girdiğinizde ilk sayfada çıkan aramalardan ikisi şu: Coldplay neden bu kadar ünlü? Neden herkes Coldplay’den nefret ediyor?

BİR EFSANENİN DOĞUŞU

Yıl 2000. Radyo diye bir şey var. İstasyon, 103.1. Yine pek “modern bir sabah”. Müzik zevkimizi algoritmaların değil, kendini iyi müziği bulup çıkarmaya adamış abi-ablaların, hatta yaşıtlarımız olan DJ’lerin belirlediği, o tadından yenmez yıllar… Arabayla kim bilir nereye gidiyorum. Elektronik müziğin en iyi örnekleri bir yana rock müziğin en az 4 farklı efsanevi “genre”ının arka arkaya ortaya çıkıp dünyayı salladığı bir 10 yıl geride kalmış. O 10 yılda 13 iken 23 olmuşum; ortaokul, lise ve üniversite bitmiş. 

90’ların ilk yarısında pek karanlık ve perişan-cool grunge ile salınırken (asla dans etmek yok) tam ortada bir yerde Britpop diye bir şey çıkmış, Oasis-Blur savaşlarını bizzat yaşamışız. Bir yandan Kurt Cobain’e benzeyen çocuklara aşık olurken Cult Bar’da “Wooo-hoooo!” diye bağırarak zıplamışız. Bir de “asla eskimeyecek 90’lar marşları listesi”nin zirvesinden asla inmeyen “Creep” (Radiohead) olayı var ki… Ona ayrı bir yazı yazmak lazım. Suede ve Travis’i de anmadan geçmeyelim tabii. İşte, tam o sırada Londra’da bizim gibi üniversite öğrencisi olan ve tam olarak aynı müzikleri dinleyen yaşıtımız 4 genç, bir grup kurmuş ve şimdi, 2000’de, Chris Martin’in her müzikal cümlenin ardından falsettoya çıkan sesi, arabamın radyosundan çıkıp Ankara ayazına dokunuyor: “Yıldızlara bak, senin için nasıl da parladıklarını gör.” 

Pek esaslı gençler, takip edilesi… Hmm… DJ de aynı fikirde olmalı ki şarkı ne zaman açsam radyoda. Sonra “Trouble” gelecek. Araya bir “The Scientist”, bir “In My Place” girecek ama benim için esas vuruş 2003’te çıkan “Clocks” ile olacak. PJ Harvey ve Muse tınılı “God Put a Smile Upon Your Face” ise cila niyetine; Coldplay’i artık albümleri büyük heyecanla beklenen bir grup haline getirecek. 2005’te gelen X&Y albümü, 8.3 milyon ile dünyanın en çok satan albümü olacak, 32 ülkenin müzik listelerine 1 numaradan girecek. Dev bir başarı. 

Üstüne Martin, zamanın en ünlü aktrisi, son derece sofistike bir kadın olarak ünlenmiş Gwyneth Paltrow ile evlenip, “bu duygusal ve çekingen, biraz da sönük balık erkeği nasıl oldu da Brad Pitt’in eski sevgilisini tavladı” tartışmalarına sebep olacak. Gwyn ve Chris, “çocuklarına dünyanın en acayip isimlerini koydular (Apple & Moses)” haberleriyle magazin sütunlarını süsleyecek.

“Fast forward”, 2014’e gelindiğinde Chris hâlâ magazin manşetlerinde; boşanıyor ama küs değil, çocuklar iyi. “Conscious uncoupling”, yani bilinçli ayrılık diye nur topu gibi bir kavram bırakıveriyor elimize. Tartışıyoruz, tartışıyoruz… Peki ya müzik?

VE DURGUNLUK DÖNEMİ

İşte, grubun neden seveni kadar nefret edeni olduğu sorusunun cevabını bu noktada arayabiliriz. Çünkü X&Y, Coldplay’in rock türünde yaptığı son albüm olarak görülüyor. 2000 ile 2005 arasında hemen her şarkısı hit olmuş 3 büyük albüm yaptıktan sonra Coldplay 2008’de “Viva La Vida” albümüyle kendisini çok seven ve yıllarca destekleyen hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı. Peki  ne oldu? Yıllarca piyasada kalma başarısı gösteren ancak hep aynı tarzda müzik yapmaktan sıkılıp başka bir şeyler denemek isteyen her “rock” grubuna olduğu gibi, eski hayranlar, yeni müziği ticari buldu, tasvip etmedi.

SOSYAL MEDYA ÇAĞI VE YENİ COLDPLAY

Coldplay elbette sadece Chris Martin’in hikayesiyle anlatılabilecek bir oluşum değil. Onlar, Steve Jobs’un The Beatles için dediği gibi birbirine destek olan 4 sağlam adam. Chris Martin, Guy Berryman, Jonny Buckland ve Will Champion, 1996’dan beri arada solo çalışmalar yapmış olsalar da asla bir grup olarak müzik yapmaktan vazgeçmediler ve grubun geleceğine dair tüm kararları birlikte aldılar, aldıkları kararlardan da geri dönmediler. Kızgın kalabalık söylenedursun, onlar yüzlerini zamanın ruhuna dönüp daha geniş kitlelere ulaşmanın yolunu aradılar. Britpop ve Britrock yavaş yavaş ölürken onlar Coldplay DNA’sını pop, elektronik ve indie gibi türlere enjekte edip büyük bir kumar oynadılar. Ancak diğer gruplardan daha iyi anladıkları bir şey vardı: Ünlendikleri dönemle günümüz arasındaki farklar... Bunların en önemlisi, radyo çağından algoritma çağına, MTV’den Youtube’a, geleneksel medyadan sosyal medyaya geçmiştik ve eskiden müzisyenlere yaratırken para da kazandıran bu iş, onlar için artık çok pahalı bir hobiye dönüşmüştü. Ne demiştik, “Müzisyenlik evet, sanat, evet, eğlence ama hepsinden önce bir iş…”

Diğer yandan “rock” her zaman (80’lerdeki “hair” gruplarının dönemi dışında) belli oranda sol olarak nitelenebilecek bir duruşa sahip; yapanların, dinleyenlerin ciddiyetle sarıldığı ve savunduğu, alternatif olmayı, paraya esir olmamayı, genel trendlere karşı çıkmayı savunan kültürel bir altyapının ürünü. Popüler müzik genre’ları arasında sanata en yakın tür. Herkese hitap etmemek rock müzisyenleri için bir çeşit iltifat. Bu sebeple siz bir rock grubu olarak üne kavuştuysanız birden popa kaymanız doğal olarak eleştirilir, nitekim Coldplay’e yapılan da bu oldu.

Grubun pandemi sonrasında resmen bir fenomene dönüşmesiyle bu eleştirilerin dozu da artıyor, iş “kendilerini rock grubu olarak lanse etmesinler”e kadar ilerlemiş durumda. Geçenlerde yeniden bir araya gelen Oasis’in kurucusu Liam Gallagher da röportaj vermeye başladığında ilk iş Coldplay’in müziği hakkında “Geçiniz, o yaptıkları rock değil. Yani Chris’i severim, zamanında çok da iyi albümler yaptı ama yeni işleri rock değil” deyiverdi. Bu durum yeni Coldplay’in hayranlarını pek ilgilendirmese de ekibin “eski büyük klan”dan tamamen dışlandığı anlamına geliyor. Bir şekilde örtbas edilen asıl büyük eleştiri ise “Viva La Vida”nın temel melodisinin ünlü gitarist Joe Satriani’nin 2004 tarihli enstrümantal şarkısı “If I Could Fly” ile aynı olması. Satriani’yi tanımayanlar için, gitara başlayan herkesin yolunun mutlaka kesiştiği büyük bir usta olduğunu, rock dünyasında adeta tanrısal bir varlık gibi görüldüğünü ve açılan “hırsızlık” davasının büyük gürültü kopardığını söylemek yeterli olur. Taraflar 2009’da gizli bir anlaşmaya vardı, sular duruldu.

U2’nun solisti Bono, Chris Martin’i “dünyanın en samimi ve enerjik müzisyenlerinden biri” olarak tanımlarken Elton John, Coldplay’in pop müziğe yeni bir soluk getirdiğini ve gençlere ilham verdiğini söylüyor. 


ÇEVRE DOSTU TURNELER

Neden bu kadar ünlüler, sorusunun cevabı ise daha detaylı. Şöyle ki grup üyeleri, özellikle Chris Martin, magazin haberlerinin bir parçası olmaya alıştıkça, sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaya, özel yaşamını paylaşmaya başladı. Günlük hayatında da son derece enerjik, kendiliğinden mutlu, yüzünde hep gülücükle gezen, dahası ve en önemlisi son derece mütevazı bir kişilik olduğundan Instagram’da çok ciddi bir takipçi sayısına erişti. Bu yolla ve tabii ki kendi çocuklarının da eğilimlerini göz önüne alarak, arenalarda marş gibi kolayca söylenebilecek şarkılar yazıp, iklim değişimi konusundaki hassasiyetini de sadece paylaşım yapmakla bırakmayıp çok ciddi bir aksiyona çevirince olay günümüzdeki haline ulaştı. 2019 yılında grup, konserlerin çevresel etkilerini azaltmak için turnelerine ara verdiğini açıklayarak dikkat çekti. Bu karar, 2021’de yayımlanan “Music of the Spheres” albümüyle yenilikçi bir çevre dostu turne anlayışını beraberinde getirdi. Turne kapsamında karbon emisyonlarını en aza indirmeyi hedefleyen grup, sahne prodüksiyonlarında geri dönüştürülebilir malzemeler kullandı. Jeneratörlerini biyoyakıtla çalıştıran grup, seyircilerini de bu farkındalığa ortak etti. Konserlere toplu taşıma ya da bisikletle gelenlere özel indirimler sunarak bir ilke imza attı. Ayrıca her konser biletinin satışından elde edilen gelirle ağaç dikme projelerine destek sağladı. Bu duyarlılık Coldplay’i sadece bir müzik grubu olmaktan çıkararak küresel bir farkındalık hareketinin öncüsü haline getirdi. Öyle ki bir noktada insanlar şarkılarını hiç bilmedikleri halde sırf “orada olmak ve mesajı duyurmak” amacıyla arenalara akın ettiler.

SAHNEDE HEM BÜYÜCÜ HEM MODA FENOMENİ

Şimdilerde ise Coldplay konserleri normal bir konserin çok ötesinde, adeta görsel bir şölen. Modern teknolojiyle donatılmış sahne tasarımları, LED ışıklar, lazer şovları ve en önemlisi, grubun hayranlarına sunduğu benzersiz bir yenilik olan Xyloband bileklikler, Coldplay konserlerini bir müzik deneyiminden çok daha fazlasına dönüştürüyor. Bu bileklikler, şarkıların ritmine uyum sağlayarak konser alanını devasa bir ışık denizine çeviriyor. Renklerin dans ettiği bu atmosferde dinleyiciler kendilerini şovun bir parçası olarak hissediyor. Chris Martin’in seyircilerle kurduğu bağ, yer yer onların arasına karışıp şarkı söylemesi Coldplay konserlerini unutulmaz kılıyor. Bunun dışında müzik ve sinema dünyasının ünlüleri de bu konserlerden paylaşım yapmaya bayılıyor. 2014 yılındaki bir konserde “Fix You” şarkısını kız arkadaşı L’Wren Scott’un ölümünün ardından bunalıma giren Mick Jagger için söyleyen Chris Martin’in bu jestini unutmayan Jagger, 2022’de konsere gidip şarkıyı dev koroyla birlikte söylerken videosunu paylaşmıştı. Konserlerde sık sık görünen Kendall Jenner, Mandy Moore, Robert Downey Jr., Ashley Greene dışında Coldplay hayranı olduğunu defalarca dile getiren Taylor Swift, Gisele Bundchen ve Ed Sheeran, şarkılarını sosyal medya hesaplarında paylaşarak sevgisini gösteren Ryan Reynolds, Chris Hemsworth ve David Beckham, grubun müziğini “pozitif ve ilham verici” olarak tanımlayan Beyoncé ünlü hayranlar arasında. 

Coldplay üyelerinin sahne ve günlük yaşamlarındaki giyim tarzları da dikkat çekici. Chris Martin renkli bileklikleri, batik tişörtleri ve vintage ceketleriyle rahat ve özgün bir stil ortaya koyuyor. İnternette giyim alışveriş sitelerinde “Chris Martin stili ceket” gibi tanımlar çok yaygın. Parlak renkli yamalarla şekillenen ikinci el askeri ceketler ve rengarenk sneaker’lar onun sahne karakterini tanımlayan parçalar. Grubun genç hayranları arasında yayılan bu stil, konforu ve bilinçli moda anlayışını bir araya getiriyor. Bu öyle güçlü bir akım ki Instagram, TikTok ve Pinterest, “Coldplay konserine giderken ne giymeli” önerileriyle dolup taşıyor.

Grubun moda dünyasıyla olan bağı yalnızca sahne şıklığından ibaret değil. Basçı Guy Berryman müziğin yanında moda dünyasında da güçlü bir isim olmaya aday. 2019 yılında sürdürülebilir moda anlayışını benimseyen “Applied Art Forms” adlı markasını kuran Berryman, işlevsellik ve estetik arasında bir denge kurarak yüksek kaliteli, zamansız ve dayanıklı kıyafetler üretmek amacıyla yarattığı markasının her parçasında detaylara büyük önem veriyor; üretim sürecinden malzeme seçimine kadar her aşamada sürdürülebilirliği ön planda tutuyor. Minimalist çizgiler, askeri estetikten ilham alan tasarımlar ve dayanıklı malzemeler, markanın en belirgin özellikleri. Guy Berryman’in bu girişimi Coldplay’in moda sahnesindeki etkisini bir adım öteye taşıyarak grubun kültürel mirasına yeni bir boyut kazandırıyor.



Yazı: Afife Selen Selçuk 

ELLE MAN Aralık-Mart 2024-25 sayısından alınmıştır. 





SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Temmuz-Ağustos Sayısı Çıktı!

ELLE Temmuz-Ağustos Sayısı Çıktı!

Temmuz-Ağustos sayımızın kapağında Bige Önal ile sessiz gücün izinde, yazın kıyısında bir keşfe çıkıyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.